Ayrıca suçtur da! Bunu söyleyen kişi, Osmanlı hanedanının veya benzerinin yeniden gelip tahta geçerek; yahut da, yeni bir padişah çıkarak; bizlere de, kendisine de "KULLARIM!" diyeceğini, umut ediyor ve bekliyor gibi adeta...

Oysa bu kişiden başka, hiçbir vatandaşımız; yeniden babadan oğla geçerek aynı ailenin tekelinde kalan bir gurubun kulları olmayı kabul etmez. Onun özlediği dönemde; yalnız padişah değil; onun oğulları ve kızları da; halkımızı kendi kulları olarak görüyorlardı.

Artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, hiç kimse kendi kulları gibi göremeyecektir.

Cumhuriyetin karşıtı; padişahlık, sultanlık ve diktatörlüktür. Cumhuriyetlerde  vatandaşlar, Yüce Tanrıdan başka kimsenin kulu değildirler.

"Doksan yıllık reklam arası diyen kişi; kendisi Yüce Allahın kulu değil de; padişah zannettiğinin  veya diktatörün kulu olmayı, belki daha iyi sanıyordur. Böyle düşünen, ikinci bir vatandaşımızın çıkacağını sanmıyorum.

O arkadaş, seçilip de önemli kişi haline geldiyse ve kanaatlarıyla saplantılarını söyleyince,  gazetelere geçiyorsa; bu konuma imparatorluk veya padişahlık sayesinde değil; küçümsemeye çalışırken, kendini küçük düşürdüğü; TÜRKİYE CUMHURİYETİMİZ sayesinde, bu olanaklara kavuşmuştur.

Cumhuriyetimiz ve yüce Atatürk olmasaydı; kendisi seçilme hakkına, hatta eğitim görmeye  bile kavuşamayacaktı.  Kadın erkek eşitliği ise; hiç gerçekleşmeyecekti.

Cumhuriyetimize, "Dosan yıllık reklam arası" diyen bayan; bu sözünde samimi olduğunu kanıtlamak için; önce Türkiye  Cumhuriyeti sayesinde; eline geçirdiği; ve padişahın kulu olmakla hiçbir zaman kavuşamayacağı üstün ayrıcalıklardan sıyrılmalıydı.  Örtünüp kapanmalıydı.

Koltuğunu da bırakmalıydı!  Bir tebaa kadını gibi, saklanmalı, örtünmeliydi. Baş eğmeli ve tebaa kadını olduğunu tam olarak kanıtladıktan sonra; söylemeliydi o sözleri.

İşte  o zaman; birilerine yaranmak için değil de, samimi olarak bunları söylediğine; belki o birilerini de, başkalarını da inandırabilirdi.  Hem Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetinin bütün nimetlerinden yararlan! Hem de, o büyük başarıyı ve değişikliği küçümse ve kötüle!   Olamaz bu kadar büyük haksızlık da! cüret de!