Bir adım. Bir adım daha. Yürümüyorum. Koşuyorum. İlerliyorum. Her adımda biraz daha ileri. Hep ileri. Daha da ileri. Adımlarım hızlı, kalbim heyecanlı. Soluk soluğa. Sinemalara ulaşmanın tatlı telaşı. Çay Mahallesi’ndeki evimden çıkmışım. Uzun bir yol. Aşevi. Nasreddin Mahallesi. Kestirmeden gitmeli. Arasta içerisinden, Anıt Alanı’nda buluyorum kendimi.

Benim bildiğim üç sinema var: Saray Sineması, Uzay ve Uğur Sineması. Yürüyorum. Yıl: 2022, bense sizleri bu yazımda 1980’lere götürmek, o yıllardaki sinemalarımızı, bizim sinemalarımızı anlatmak istiyorum.

Sinema bilet ücretleri on ya da on beş kuruş. Kuruş demişken kuruş bir liranın yüzde biri. Lira da lira, onu biliyoruz. Neyse, ne diyordum, o zamanlar küçüğüm, benim bir kumbaram var, dünya şeklinde ve mikadan. Birazcık sallayınca atılan kuruşlar düşüyor. Sinemaya koşuyorum. Sinema kuşağında büyümüşüz. Bizim gençliğimiz sinema kuşağı.

Şehirde üç sinema olmasına rağmen ben Saray Sineması’nı severdim. Malkoçoğlu, Battal Gazi, Tarkan, Kara Murat, Estergon Kalesi gibi filmleri ilk kez Saray Sineması’nda izlemiştim. Saray Sineması ki salonu beş yüz, balkonu iki yüze yakın izleyici alırdı.  

Diğer sinema: Uzay Sineması. Bir dönem düğün salonu şu anda bir bölümü pastane ve kuaför ve gelinlik salonu olan bina. Burada izlediğim filmler de olmadı değil. Genelde karate ve aksiyon filmleri oynatılırdı.

Ya Uğur Sineması! Sanat Okulu’nun karşısındaydı. Diğer sinemalara göre yarı yarıya boştu. Seyircisi azdı. Fakat diğer iki sinemaya göre koltuklarını severdim. Koltukları çok rahattı. Film aralarında bakarsınız ki salonun az bir izleyicisi olurdu. Az bir film severle film makaraları dönerdi. Bu sinema salonunda beş on kişiyle film seyrettiğim de olmuştur. Dedim ya bu üç sinema içerisinde benim favorim Saray Sineması’ydı.

Akşehir bir zamanlar adeta sinemalar kentiydi.

Aylardan Temmuz. Sıcak. Asfalt ateş. Heyecanlı, telaşlı adımlarla Saray Sineması’ndayım. İçerisi serin. Yaz sıcaklığında kimseler yok. Sinema salonunun yarısı boş. Gonk çalıyor. Uzun bir macera filmi başlıyor. Karanlık düşlerdeyim. Düşler benimle.

Yıllar öncesinin Anıt Alanı ve Saray Sineması’nda, Uzay Sineması’nda, Uğur Sineması’ndayım. Nice filmler döküldü anılardan. Artık sinemalar da kalmadı. TV karşısında film izlerken çocukluk günlerime döndüm. Anılarda kalmak, anılarda yaşamak denir ya; anılarda yaşıyorum.

Aralık ayındayız. Yağmur yağıyor, ardı kar. İçim sıkılmış. Anıt Alanı’na yürüsem, oradan Saray Sineması’na girsem. Macera filmiydi, kovboy filmiydi, artık ne olursa diyorum. Olmaz mı olmaz! Ne sinemalar kaldı ne o güzel filmler. Yok! Yok! Yok! Ne Saray Sineması kaldı! Ne Makinist Mavili! Ne Uzay Sineması ne Uğur Sineması kaldı! Her şey anılarda kaldı. En iyisi anılarda kalmak, anılarda yaşamak.