Değerli okurlarım; Yurtdışı gezilerimde, başka dinlerin kutsal mekânlarını, kiliselerini, havralarını ve Budist tapınaklarını ziyaret ederim.
Özellikle kiliselerin mimarisi, süslemeleri, vitrayları ve ağır mistik havası çok dikkatimi çeker. Ancak hiçbirisi bizim cami ve mescitlerimizle yarışamaz. Genetiğimize kadar işlemiş inancımız, bu mekânları bizler için vazgeçilmez hâle getirir.
Ama ben çok uzun bir zamandır camilerimize ibadet amacıyla gitmem. Boş bulursam gizlice içeri girer, bir köşede oturur; bazen dua eder, çoğu zaman da düşünürüm.
Zira bana göre bu muhteşem yapılar, son yıllarda ilk amaçlarından uzaklaştırılmış; birer siyasî mekân durumuna getirilmiştir.
Kendilerine yol açan, kurumlarına yaşam hakkı veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü anmaz, adını dualarda geçirmez olmuşlardır.
Çağdaş medeniyete uyum göstermekte zorlanır hâle gelmişlerdir. Çoğu cami görevlisini yakından tanır ve severim; onlar birer çelebidir. Ama bir bakarsınız, elinde kılıçla hutbeye çıkanlar bile vardır.
Ben, genetiğiyle oynanmış bir inanç istemiyorum. Orada bilgeliği, hoşgörüyü ve sabrı önermelidir.
Ve üstüne basa basa yazıyorum: Gerçek Müslüman olmak çok zordur. Ağzından çıkanla gerçek yaşam biçimi uyum içinde olmalıdır.
Bana bazıları “komünist” der; bu da çok zor, çünkü onun içinde sonsuz kültür, sosyal ve ekonomik bilgi vardır ve dünyada esamesi bile kalmamıştır.
Şahsım adına, ben hiçbir dönemde bu tanıma uyamadım.
Bir de şu ezan ve selalarımıza değinmek isterim. Şehrimizde yapılan yayınlarda mikrofon, adeta kapanın elinde kalıyor gibi.
Bazen kötü sesli, makam yeteneği olmayan kişiler sesi sonuna kadar açıyor;
“sakın gelmeyin, geleni döverim!” der gibi haykırıyorlar.
Yapmayın bunu… Makam bilir, duygulu bir sesle okuyan müezzinler sayesinde, dinini değiştiren; ateistken Allah’a dönen binlerce insan vardır.
Bu yazımı dikkate alıp genel tutumunuzu değiştirirseniz, söz veriyorum: aranıza katılacağım.
Kimseye göstermeden yaptığım ibadetlerimi, açıktan sergilemeye başlayacağım.
Unutmayın; inanç, sizin tekelinizde yaşayan bir olgu değildir.
Hepinize selam ve sevgiler sunarım.
Okuyun ve okutun…