Atatürk Milliyetçiliği ırkçılığa dayanmaz. Bölücü değil, bütünleştiricidir. Dünyanın takdir ettiği devletimizin kurucusuna ve onun çizdiği yola daha fazla önem vermeliyiz. Bu yalnız CHP için değil, diğer partiler ve devletimiz için de iyi sonuçlar getirecektir. Ne yazık ki, birçok yerde, Atatürk'ün ve onun başarılarının kasten kötülendiğine şahit oldum. Kalabalık grupla gittiğimiz halkı azalmış bir ilçede, Avukat olduğunu söyleyen vatandaş; "Kurtuluş savaşı filan olmadı. Hepsi yalan! Yunanlılar bir bölük asker çıkardılar; ertesi gün geri dönüp gittiler" dedi. Şaştım kaldım. Oysa 1949 öncesinde Denizlide öğrenciyken, "Yunanlıların köyleri yaktığını gören ve cinayetleriyle zulümlerini biz öğrencilere anlatan şehirli ve köylü birçok kişi vardı. Ege bölgesinde Yunan zulmünün izleri daha silinememişti. 1958 yılında Afyon ilinin Çay ilçesinde kaymakamlık yaptım. Akşehir yönündeki Gedil köyü yanıktı. Orayı Yunanlıların yaktığını gören ve söyleyen yaşlılar vardı. Atatürk aleyhine ve onun başarılarını silmeye yönelik çabalar, birçok yerde görülüyor. Atatürk karşıtı kampanya yürütenler, haksızlık ediyorlar. Yanlış yoldalar.

1965 seçimlerine girerken CHP genel merkezinden; ortanın solundayız diye bir slogan çıkarılmıştı. İktidar, Ortanın solu Moskova'nın yoludur diyerek saldırıya geçti. CHP'nin başarısını önledi. O günkü CHP yetkilileri; sosyal adalet istediklerini anlatmak için seçmişlerdi bu sözü. Fakat seçmen o zamana kadar öcü saydığı sol sözünden, ürktü adeta... Adaylar bile, halkın o güne kadar komünistlik saydığı sol sözünden nem kapmışlardı. Solculuğa ve özellikle Türklere ve Kırım Tatarlarına soykırım uygulayan vahşi Stalin döneminde yerleşmiş olan komünizme karşı duyulan alerji, tavan yapıyordu. Ortamı tarif edebilmek için, bir anımı anlatayım. Yalvaç Orta okulu 2. sınıftan üç arkadaş, parasız yatılı sınavını kazanıp Denizli Lisesinin orta kısmına gönderilmiştik. Kılığımız ve konuşmamızın kabalığından, varlıklı aile çocuklarınca sürekli alay konusu yapıldık. Açığı kapatmak için çok çalışıyorduk. Delikli Çınar yolundaki kütüphaneye giderek; öğretmenlerin dediği kitapları buluyor ve beğenilen ödevler çıkarıyorduk. Kütüphanenin fihristinde Nazım Hikmet'in bir şiir kitabının adını bulduk. Okumayı çok istiyorduk. Fakat solcu sanılıp okuldan kovulacağımız, hatta hapse düşeceğimizden korkarak vazgeçtik. Yaz tatilinde Yalvaç'a geldiğimizde Hacı Ali Rıza Efendi kütüphanesinde buluşup; kitaplar karıştırırken; Fihristte, Nazım Hikmet kitaplarını bulduk ve İstek kağıdını doldurup memura verdik. CHP'li aileden olan kütüphane memuru; bizi Jandarmaya teslim etmeye kalktı. Saatlerce ağlayarak ve yalvararak; ayrıca içimizdeki bir arkadaşın dedesinin, ilçenin ileri geleni ve il daimi encümen üyesi olması sayesinde; takibata uğramaktan, ceza almaktan ve okuldan kovulmaktan kurtulabildik.

Konya CHP listesinde üçüncü sırayı kazandığım zamanki ortam da; parasız yatılı lise günlerimden farklı değildi. Bırakın halkı, parti teşkilatlarını bile "Ortanın solunun komünistlik olmadığına" inandırmak çok zordu.    SOL SÖZÜ YERİNE, SOSYAL ADALET  DENİLSEYDİ, 1965 SEÇİMİNDE CHP İKTİDAR OLABİLİRDİ. CHP'li aileler, Atatürk Milliyetçiliği ile yoğrulmuşlardı. Sol sözü, seçim kampanyasında etkin çaba göstermelerini engelledi. Yarıdan fazlasını almayı beklediğimiz 16 milletvekilliğinin ancak dördünü kazanabildik. Sonradan bu sayı, on altıda bire düştü. İsmet Paşa'ya haksızlık yapılarak parti dar bir hizbin eline geçti; istifa edip ayrıldım. Baykal bir fotoğraf şantajıyla genel başkanlıktan ayrılmaya mecbur edildikten sonra; yıllarca Atatürk Milliyetçiliği üzerinde durulmadı. Adeta Dersim isyanının savunulması üstleniyormuş gibi bir hava yayıldı. Tunceli'den adaylığa davet edildiği söylenen arkadaşın o yoldaki eylem ve söylemleri, yurdun her yerindeki partilileri ve oy veren seçmenleri şaşkına uğrattı.

Atatürk adı, dünya çapında saygı gören ve övülen bir üstün, ulaşılamaz markadır. Yalnızca Ana muhalefet partisi için değil; iktidar ve diğer partiler için de Atatürk Milliyetçiliği ana amaç ve düstur olmalıdır.

}