Ulu Önderimizin; “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla başlattığı kurtuluş mücadelesini zaferle ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla taçlandırmasının ardından, 20 Ekim 1927 tarihli konuşmasında, Nutuk’un “Türk Gençliğine Bıraktığım Emanet” başlıklı bölümünde yer verdiği Gençliğe Hitabesindeki ifadeleri şöyle:

“Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal eden uzun ve teferruatlı nutkum, nihayet geçmişe karışmış bir devrin hikayesidir. Bunda milletim için ve gelecekteki evlatlarımız için dikkat ve uyanıklık sağlayabilecek bazı noktaları belirtebilmiş isem kendimi bahtiyar sayacağım.

Efendiler, bu nutkumla, milli varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklalini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet (sonsuza kadar) muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin (varlığının ve geleceğinin) yegane (biricik) temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.

İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek (yoksun bırakmak) isteyecek dahili ve harici (iç ve dış) bedhahların (kötülüğünü isteyenler) olacaktır. Bir gün, İstiklal ve Cumhuriyet’i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin (durumun) imkan ve şeraitini (şartlarını) düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait, çok namüsait (elverişsiz) bir mahiyette (nitelikte) tezahür edebilir (görünebilir).

İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali (benzeri) görülmemiş bir galibiyetin mümessili (temsilcisi) olabilirler. Cebren (zorla) ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil (fiili olarak) işgal edilmiş olabilir.

Bütün bu şeraitten daha elim (acıklı) ve daha vahim (korkunç) olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet (doğru yoldan ayrılma, yoldan sapma) ve hatta hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini, müstevlile¬rin (memleketi ele geçirenlerin, saldırganların) siyasi emelleriyle tevhid edebilirler (birleştirebilirler). Millet, fakr ü zaruret (yokluk ve yoksulluk) İçinde harap ve bitap (bitkin) düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait (bu durum ve şartlar) içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Pervasız Gazetesi olarak; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutluyor; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsiyetinde, vatanımız için canını feda etmiş tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyor ve aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz.