Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla başlayan kurtuluş mücadelemizin örgütlenmesinde önemli adımlar; 22 Haziran 1919 Amasya Genelgesi, 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi ve 4 Eylül 1919 Sivas Kongresi şeklinde sıralanıyor.

18 Kasım 1921’de Akşehir’in, Batı Cephesi Karargahını bağrına basmasıyla başlayan zafer süreci ise komutanların ve karargahın 24 Ağustos 1922’de uğurlanması, 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de kazanılan zafer ve nihayet 9 Eylül 1922’de, 7 düvelin desteğini almış Yunan ordusunun İzmir’den denize dökülmesi ile son buluyor.

Silah, cephane ve hava desteğinde ordumuz karşısında üstünlüğü olan ve 225 bin askerden oluşan düşman ordusu karşısında, 207 bin askerle Büyük Taarruz’a kalkan Türk ordusunda topçularımız ve süvarilerimiz destanlar yazıyor.

Bütün bu süreç yaşanırken; kocasını evladını savaşa göndermiş, kendisi de kağnılarla cephane ve mühimmat taşıyan Anadolu kadınını baş tacı yapan, devrimleriyle modern dünyanın gerektirdiği tüm haklarına kavuşturan, köylüye milletin efendisi olduğunu hatırlatan Mustafa Kemal, modern Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma hedefinden bir an olsun sapmıyor. Kısa ömrünün büyük bölümü cephelerde geçmiş ve bedeni hastalıklardan yorulmuş olmasına rağmen Türk milletine hizmetten başka bir şey düşünmemiş bu büyük lidere Atatürk soyadını vererek minnetini gösteren ulusumuz; her yıl 10 Kasım’larda O’nun yokluğuyla hüzünleniyor, 29 Ekim’lerde Cumhuriyetin nimetlerini hatırlıyor, 30 Ağustos’larda Zafer’in gururunu yaşıyor.

Her 30 Ağustos’ta evinin dükkanının penceresine kapısına bayrağını asarken gözleri dolan her bir yurttaşımız; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve bu topraklar için canını vermiş bütün şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi minnetle anıyor.

Kimi zaman meydanlarda, kimi zaman Ata’sının Anıtkabrini ziyaret ederken, kimi zaman evlerde sokaklarda; her 30 Ağustos’ta her birimiz için “Dağ taş zafer, her yer bayram yeri.”

Zafer Bayramımız Kutlu Olsun!