Kısa bir süre önce bir akşamüstü yürüyüşündeyken belki de yeterince su içmedikleri için ciltleri kurumuş, yorgun ve aç görünen bir çiftle karşılaştım. Bitap düşmüş bir haldeydiler lakin yüzlerinde saf ve masum bir eda vardı. Trekking için uygun kıyafetleri ve çantaları dikkat çekiyordu.

Bir şeye ihtiyaçları olup olmadığını merak ettim ve sordum. Türkçe bilmiyorlardı. Zaman zaman Akşehir’de yabancı misafirlerim oldu, turistler de şehrimize geliyor ancak bitap düşmüş iki yabancı trekkingci gerçekten şaşırtıcıydı. Hal ve hatırlarını ve bir şeylere ihtiyaçları olup olmadığını İngilizce sordum. Onlar da hem İngiliz aksanıyla konuşmama hem de İngilizce bilmeme şaşırdılar. Benim hikayemi sordular, anlattım. Türkiye’deki yolculukları boyunca İngilizce bilen çok kişiyle karşılaşmadıklarını söylediler. Aldığım cevap ve aksanlarından İspanyol oldukları çok belliydi. Bildiğim bir kaç İspanyolca kelimeyi kullandım, hep beraber güldük ve sohbete İngilizce devam ettik.

Bu sevgililer İspanya’dan yürümeye başlamışlar ve yaklaşık bir yıl içerisinde Akşehir’e ulaşmışlar. Onlar Katolik Hristiyanlar. Bu süre içerisinde sadece İngiltere’deki kutsal yerleri ziyaret etmek için deniz yolunu kullanmışlar ve kıta Avrupa’sına döndüklerinde Katolik Kilisesi’nin merkezi Vatikan’a yürüyerek ulaşmışlar. Türkiye’de hangi güzergahı takip ettiklerini sordum. Onlar da Sufi Yolu’nu takip ediyoruz, dediler. Bu güzergahı biliyordum ancak kendim tamamını hiç yürümedim (henüz). Bu yol İstanbul´un Eyüp semtindeki Bahariye Mevlevihanesi’nden başlıyor ve Konya’da Mevlana Meydanı’ndaki Mevlana Müzesi’nde sona eriyor. Güzergah toplam sekiz yüz bir kilometre uzunluğunda. Marmara Denizi üzerinden vapurla Yalova’ya ulaşılıyor. Yolun devamında Bilecik, Eskişehir ve Sultandağı da var. Devlet-i Aliyye devrinde Dersaadet’ten yola çıkan Müslüman hacılar da aslında bu güzergahı kullanıyorlardı. Yolun beklenen tamamlanma süresi kırk gün, yani günlük yaklaşık yirmi kilometre yürünüyor.

Konya’da Sufi Yolu sona erince, hacılar için yolun devamı antik yollar üzerinden Kudüs’e gidiyor (bu yol Kudüs yolu olarak adlandırılır) ve oradan da Mekke’ye erişiyor (Kudüs Mekke arasındaki yol Mekke yolu olarak adlandırılır). Bu Katolik gezginler tehlikeli gördükleri için Sufi Yolu’nun bitiminde Kudüs Yolu’nu takip etmek yerine gemiyle Kıbrıs’a, oradan da yine aynı şekilde İsrail’e geçmeyi planlıyorlardı. Lütfen bana dönüş yolunu yürüyerek döneceğinizi söylemeyin, dedim. Onlar da İsrail’den uçakla İspanya’ya gideceklerini söyleyip beni rahatlattılar.

Onlara hac yolunu yürüyerek gitmelerinin dini bir motivasyonu olup olmadığını sordum. Onlar da tek amaçlarının hac yapmak olmadığını ve bu uzun yürüyüşün kendisinin de onlar için enteresan bir macera olacağını söylediler. Onların ihtiyacı olan konularda onlara destek olmaya çalıştım. Teşekkür ettikten sonra bütün bu yürüyüşleri boyunca en büyük misafirperverliği Arnavutluk ve Türkiye’de gördüklerini söylediler. Bu iki ülkede insanların para istemeden ve karşılık beklemeden onlara yardımcı olmasına ve yemek ikram etmesine şaşırmışlar ve fazlasıyla sevinmişler. İspanyol hacılarla sarıldık, birbirimize en iyi dileklerimizi sunduk ve vedalaştık. Yolları açık olsun!

Sevgiyle Akşehir.

Soru, görüş ve önerileriniz için: [email protected]