Anadolu’nun kadim medeniyeti içinden süzülerek gelen Akşehir halkı merhaba.

Uzun yıllar Akşehir dışında yaşamama rağmen atalarımın yurt edindiği bu topraklardan, insanlardan ve Akşehir kültüründen kopmamış bir Akşehir sevdalısı ve gönüllüsü olarak, siz okurları ve emek verenleriyle bu yıl yayın hayatında yetmiş yılını devirmiş Akşehir’imizin marka değerlerinden olduğunu düşündüğüm Pervasız gazetesinde sizler ile haftada bir kez de olsa buluşmaktan onur ve gurur duyduğumu belirtmek isterim. Bu köşeden, sizlere Akşehir’imizin her alanda gelişimi ve tanıtımı adına çaba sarf edeceğimden ve Pervasız geleneğinde olduğu üzere yüzümün, Akşehir halkına dönük olacağından kuşkunuz olmasın. Özetle bu köşeden değineceğim tüm konular, Akşehir’imize hizmet adına olacaktır.

İlk yazılarım da Akşehir’e ayak bastığım günden bugüne kısa süre zarfında gezip, dolaştığım mekanlar-etkinlikler ve bu mekanlar-etkinliklerde sohbet etme fırsatı bulduğum insanlarımızdan bahsedeceğim. Akşehir’in gelişimine katkı vereceğini düşündüğüm fikirlerimi sizinle paylaşacağım. Elbette bu yazılar, sizlerin ilgisi ve gazete yönetiminin kararları doğrultusunda haftada bir günle sınırlı da kalmayabilir.

Bu ilk yazıda sizinle; Pazar günü katılmış olduğum 24. sü yapılan Yörük Festivali hakkında ki düşünce ve izlenimlerimi paylaşmak isterim. Festivalden, gazetemizin haberi ve şehrin çeşitli noktalarına asılan afişler aracılığıyla haberim oldu. Üç gün devam eden festivalin ancak son günü olan Pazar günü etkinliğe katılım sağlayabildim. Akşehir’den Cankurtaran’a yaklaşıldığımda rakım farkı ve bayraklarla donatılan Deveboynu Yaylasını fark etmemek mümkün değildi. Festival alanına ulaştığımda muhteşem bir manzara, hava ve ortam beni karşıladı demek hiç abartılı olmaz. Festival etkinliklerinin yapıldığı alanın ötesinde zirve denilecek bir yere aracımı park ettikten sonra yürüyerek konukların arasından etkinlik alanına indim. Festivalin müzik etkinliğinin yapıldığı sahnede, festivali düzenleyen Ak-Yön-Der yönetim kurulu üyesi Çağdaş Aydın’la tanışarak dernek başkanı ile tanıştırmasını rica ettim. Sağ olsun sahne organizasyonunda üstlendiği yoğun temposuna rağmen isteğimi kırmadı ve başkan Yaşar Örs ile tanıştırdı. Yaşar bey, tanışır tanışmaz kendi boynunda ki poşuyu çıkarıp bana bağladı ve fotoğraf çektirdi ve festivali nasıl bulduğumu sordu. Bende alana yeni girdiğimi o anda bende bıraktığı itibakın olumlu olduğunu ancak her organizasyonda oluşabilecek aksaklıkları da not ederek Akşehir’de durum değerlendirmesi yapabileceğimizi belirtip kolaylıklar dileyerek vedalaştım.

Pandemi sebebi ile dört yıldır yapılamadığını öğrendiğim festivalin Akşehir’in önemli bir kazanımı-marka değeri olduğunu düşünüyorum. Festival alanında ki katılımcı sayısına bakarak katılımın çok yüksek olduğuna ve Türkiye’nin birçok ilinden gelen araç plakalarına bakarak da geniş bir coğrafyadan talep gördüğüne şahit oldum. Elbette bu yönü son derece sevindirici. Sohbet ettiğim katılımcıların mutlu-mesut olmaları da festivalin gelecek yıllarda da yoğun katılıma sahne olacağının işaretlerini veriyor. Tüm bu yönlerden bakıldığında festivali düzenleyen, Ak-Yön-Der Başkanı Sayın Yaşar Örs Beyi ve Yönetim Kurulu Üyelerini olağanüstü çabaları için kutlamak gerekir.

Akşehir’in Nasreddin Hoca Festivalinden sonra marka değeri olarak gördüğüm bir başka önemli etkinliği olan Yörük Festivalinin, gelecek yıl 25. sinde Akşehir Belediyesinin ve Ak-Yön-Der in şimdiden kafa-kafaya vererek, Türkiye’de ses getirecek bir yapıya kavuşturmaları gerekir. Elbette belediyenin ve derneğin en büyük destekçisinin Akşehir halkı olduğu inancı ile yeni seneye hazırlanılmalı ki Akşehir’in bu değeri yaşasın-yaşatılsın.

Sonuç: Bu tarz etkinliklerin; şehrin tanıtımına ve şehirde yarattığı katma değere dikkat çekerek, Akşehir halkının, belediyesine ve derneğine katkı vereceğini ve yeni seneye tüm aksaklıklardan arındırılmış bir yapı içinde el-ele Türkiye çapında ses getirecek bir festival yapılacağını umuyorum.