“Her aşk şiiri yazan, âşık mıdır?

                                                                         Her âşık, aşk şiiri yazan mıdır?”

 

 

            Bizim küçüklüğümüzde her şeyi bilen ağabeyler olurdu. Biz 13-14 yaşlarındayken, her şeyi bilen ağabeylerimiz bizden dört bilemedin beş yaş büyüklerdi, fakat onlar her şeyi bilirlerdi.

Onların bilmediği yoktu.  Amerika’yı da, İtalya’yı da, maçı da, futbolu da, siyaseti de, hayatı da, en iyi hangi takımın oynadığını da, sinemayı da, Amerika’nın kovboylarını da… aklınıza gelebilecek her şeyi onlar  bilirlerdi.

            Biz onlardan küçüktük. Bir şey bilemediğimiz zaman genelde ağabeylerimize sorardık. Hani onlar her şeyi bilirlerdi ya…

            Neyse…

            Uzatmayalım, kabak tadı vermeyelim.

            Ağabeylerimizin içinde bir ağabeyimiz vardı ki ismi Kerim’di. Bir sevdiği vardı, dilimin ucunda ismi ya tam olarak hatırlayamıyorum sevgilisinin  ismini şimdi … Bu da sürekli olarak sevdiğinden bahseder, sevgilisiyle nasıl buluştuklarını, öyle ballandıra ballandıra anlatırdı ki…

            “Şöyle buluşuverdim, şöyle konuşuverdim… işte Güvendik Pastanesi’ne gittik, muhallebileri yedik, ardından meyve sularımızı içtik… Oradan çıktık…”

            Anlatırda anlatırdı…

            Aşk şiirleri yazmazdı, öyle güzel anlatırdı ki sanırsınız –aşk şiirleri yazan bir şairdi- sanırsınız, hem âşık, hem de şairdi…

            Öyle güzel anlatırdı ki, ağzına bakardık.

            Yaş olarak kendisinden küçüktük ya… kimse de Kerim’e “ Yeme bizi” diyemezdi…

            Biz kimi sevdiğini bilirdik, bilmesine de bir gün Kerim’in sevdiği başka birisiyle evlendi ve gitti.

            Biz yine heyecanla : “ –N’oldu Kerim Ağabey, büyük aşkınız?” diye sorduk.

            Kerim gülerek: Anlaşamadık, kız çok üzüldü ya, ben terk ettim dedi…

            Yine biz bir şey diyemedik, “üzüldük” diyebildik..

            Kimse de “yeme bizi” diyemedi…

            Diyemezdik, zaten demedik de…

            Kerim Ağabey, aşk şiiri yazmazdı, âşık sanırdık, değildi, ama öyle tatlandıra tatlandıra, ballandıra ballandıra anlatırdı ki, duysanız anlattıklarını âşık sanırdınız, benim anlattıklarım yazdıklarım onun yanında ne ki, yazmış olsaydı, hem âşık hem de şair sanırdınız…

            Kimse de “yeme bizi” diyemezdi…

            Hani böyle bir söz vardır, “yeme bizi” diye, o bize aşkını, sevdiğini anlatırdı ya…sevdiği başka birisiyle evlenince anlamıştık, “yeme bizi” diyemedik, zaten diyemezdik de…

            ****

            Şimdi de yazıyoruz ya, şu soruyu soruyorlar sürekli bana: “-Aşk şiirleri yazıyorsunuz, âşık mısınız?”

            Bende bana bu soruyu soranlara şunu söylüyorum:

            “Her aşk şiiri yazan âşık mıdır?

             Her âşık, aşk şiiri yazan mıdır?”

            Yetmiş yaşında aşk şiiri yazıp kitap bastıranlara, her gün aşk şiirlerini yayınlatanlara ne demeli?

            Ayrıca, o kadar etkili yazıyorum ki, her gün okunuyor, yorumlarda bulunuluyor ki, kimse de YEME BİZİ demiyor…

            Sizler okuyorsunuz, üstelik de çok beğeniyorsunuz…

            Ne söyleyeyim şimdi ben size…

            Siz “YEME BİZİ” demedikten, bu yazıların okuru olduktan sonra…

            Yazıyorum bir şeyler, sizler beğeniyorsunuz ya..

            Aşk kimmm, biz kimmmm? Aşk bize hiç uğramadı, Aşk bizi terk edeli yıllar oldu, bizimki sanat olsun… değil mi ?

            Şimdi ne diyeceğinizi tahmin edebiliyorum.

            Ne mi ?

            — YEME BİZİ!

            İster inanın, isterseniz inanmayın..

           Öyle işte…

            Hoşça kalın, hoş kalın.