Yöneticilerimiz, Suriye lideri Esat ile son derece dosttular. Birlikte mutluydular; can ciğer kuzu sarmasıydılar. Aralarında kişisel bir tartışma çıktığı duyulmadı. Adına Arap Baharı denen ve tüm Müslüman ülkeleri birbiriyle çatışan parçalara bölme planı Suriye ayağına gelince; batılı müttefiklerimiz(!) bu işi becerme görevini nedense tek başımıza bize verdiler.

-Bizi de bölmek için ellerinden geleni yaptıkları ve o kötü amaçta, ısrarlı olarak devam ettikleri halde; hiç sıkılmadılar. Suriye’yi bölme planını bizim tek başına gerçekleştirmemizi istediler ve halen de o yönde bastırıyorlar.

Özellikle NATO’nun sahibi olan en büyük müttefikimiz ile Fransa, “Esat’ı bitirin!” diye sıkıştırıyorlar bizi! Bu konuda yaptığımız giderler milyarlarca doları aştı. Oradan kaçanlara ve silahlı çatışmalar için gidip tekrar gelenlere yaptığımız giderler, bütçemizi tüketti. Nedense kaçıp gelen o mübarekler de zor beğenici… Mutlu edilmesi zor ve sinirli beyefendiler ve hanımefendiler gibi, doyumsuzlar.

-Kendi halkımıza sağlayamadığımız refahı onlara veriyoruz. Beğenmiyorlar! Bağırıyorlar, hakaret ediyorlar olay çıkarıyorlar.

-Bize gelen yüz binlerce kontrol edilemez kafilelerin içinde casuslar, Türkiye düşmanları, terör yapmaya gelenler olup olmadığı da kontrol edilemiyor.

-İran mezhepsel ve başka nedenlerle Esat’ı koruyor. Tarihi dostumuz İran ile düşman durumuna geliyoruz.

-Doğal kaynak zengini güçlü komşumuz Rusya; kendisine Akdeniz’de üs verdiği için Esat’ı tutuyor.  Rusya ile de düşman haline geliyoruz. Barışı ve yurdumuzu tehlikeye atıyoruz.

-Fransa bir zamanlar, Suriye’nin işgalcisiydi. Hatay’ı vermek istememişti. Yüce Atatürk, hasta olmasına rağmen çizmelerini giyip yürüdü. Öyle kurtardık Hatay’ı…

-Bütçemiz uygun olmadığı halde Hatay’da kamplar açtık. Başıbozuk misafirler yüzünden o ilimizdeki halkın huzuru kalmadı. Şimdi insanlarımız rahatsız! Mutsuz! Asayişe muhtaç!

-Hataydaki kamplar doldu taştı; şimdi bölgedeki tüm illerimizde kamplar açılmaya uğraşılıyor. (Ankaranın Ayaş ilçesine de Suriyeliler yerleştirilecekmiş, dediler. İnşa Allah yalandır!)

-NATO’dan bu işi üslenmesini istiyoruz! Adeta “Bu iş benim gücümü ve bütçemi aşar!” demek istiyor.

Biz Amerika’dan, Fransa’dan ve Nato’dan zengin miyiz? Tam aksine cari açıklarla boğuşan, borçlu bir ülkeyiz. Buna rağmen; dostlarımız, müttefiklerimiz ve batı dünyası; *Suriye işini illa da tek başımıza bize yüklemekte ve kendileri ilgilenmemekte ısrarlılar. *Bu baskıyı bizi İran ve Rusya ile harbe sokmak ve terör karşısında daha güçsüz bırakmak için yaptıkları anlaşılıyor. Yöneticilerimiz bu işi yüklendiklerine göre; hiç olmazsa müttefiklerimiz giderler için hemen beş trilyon dolar avans versinler.   Bunu hemen ödemezlerse; Suriye macerasından sıyrılıp çıkalım.  Suriye işinden sıyrılırsak, belki terörün verdiği zararları azaltmak için, çaba harcamaya ve kafa yormaya, yöneticilerimiz zaman bulabilir.

Çok sayın Amerika Başkanı seçilmesine zarar vermemek için; hiçbir ihtilafa ve savaşa karışmak istemiyormuş! Bizimkiler de üst üste seçimler tasarlıyor! Suriye işinden ve terörden perişan düşen ve morali bozulan halkımızın, oy vermemekle kendilerini ikaz edebileceği ihtimalini düşünmüyorlar mı?

[email protected]  www.nazifkurucu.com.tr