Özgür olduğumuzu sanıyoruz ama zincirlerimiz demirden değil; Wi-Fi şifresinden, kredi kartı ekstresinden ve Instagram bildiriminden yapılmış.
Diyojen’in bir sözü var:
“İnsanın özgürlüğü tutkularına köle olmamasında yatar.”
Adam fıçıda yaşıyor ama kral gibi konuşuyor. Bugün yaşasa Instagram’a story atmaz, “Güneşi gölgeleme, başka ihsan istemem” derken yanına mofilter koyardı.
Gelin kendimizi kandırmayalım… Özgür falan değiliz. Birimiz kredi kartına, birimiz telefona, birimiz “kaç beğeni aldım” kaygısına köle.
Modern insan özgür olduğunu sanıyor. Ama sabah TikTok’ta gördüğü “5 dakikada karın kası” hareketlerini yapıyor, akşam Netflix’te dizinin esiri oluyor, hafta sonu detoks kampında pancar suyu içiyor. Yani krallar zincir vuramadı, ama biz kendi elimizle zincirimizi taktık.
Kur’an, “Hevâsını ilah edinen kişiyi gördün mü?” (Câsiye, 23) der. Felsefe de Stoacıların diliyle aynı şeyi söyler: Kontrol edemediğin şeyin esiri olma. Ama biz ne yapıyoruz? “Ben özgürüm” diyoruz, sonra üç saat boyunca başkasının tatil fotoğraflarını kaydırıyoruz.
Oysa özgürlük, istediğini yapmak değildir. Özgürlük, istemediğini yapmamaktır. Başkasının hayatına özenirken kendi hayatını çöpe atmamak, tutkularımızın yönettiği bir hayatı reddetmektir.
Diyojen fıçıda yaşadı. Bizim fıçıya girmemize gerek yok. Ama tutkularımızı fıçıya kilitlemek zorundayız. Çünkü tutkularına köle olan insan, elinde en pahalı anahtarlar olsa bile, kendi nefsinin zindanında yaşamaya mahkûmdur.
Görüş ve önerileriniz benim için önemli: [email protected]