Eğer M.Ali Paşa oraya Hidiv yapılmasa... Birçok eyalete de, böyle bölgesel yetkili makamlar kurulmasa... Yetkiler merkezde toplanıp yöneticiler 4-5 yılda değiştirilse; Mısır da diğer topraklarımız da bizde kalacak; imparatorluğumuz parçalanmayacaktı.

Mısır, uygarlıkların doğduğu Nil nehrinden çok yararlanan eski bir medeniyet beşiğidir. Hiyeroglif, Arap alfabesine olduğu kadar; başka birçok alfabeye de kaynak olmuştur. İlk insanların Afrika'dan dünyaya yayıldığı ileri sürülür. Kendilerini ilah sayarak küfre boğulan Firavunlar döneminin ulaştığı teknolojik düzey, hayret vericidir. Peygamber Efendimiz, kendini ilah saydıran o zalimleri hak dinine davet için mektup yazdırmış ve "Ey Kopt kavminin lideri!" diyerek hitap etmiştir. Mısır halkının büyük bir kısmı Kıpti kökenlidir ve onlar genellikle Hıristiyan'dırlar. Mısır nüfusu bizden birkaç milyon fazla. Doğal kaynakları ise çok daha fazla! Şarm-El Şeyhte çocuklarımla tatildeyken; Kahire'ye gitmiş ve sokaklarında yarım gün dolaşmıştık. En öndeki Piramit'e, çocukların gitme demesine rağmen tırmanmıştım. Kahire, bende Şam ve Halep kadar hayranlık uyandırmadı. Bugün Mısır, askeri bir darbenin daha telaş, heyecan, korku ve bilinmezliklerini yaşıyor. İslam ülkelerindeki darbeler kendiliğinden;  ülkenin iç dinamikleriyle olmuyor? Okyanus berisi ve ötesi azgın güçler planlayıp; emirlerindeki kuklalara yaptırıyorlar darbeyi.  Arap Baharı Mısıra da ulaştı. Nedense petrollerini ve tüm politikalarını; Düveli Muazzama'nın istek ve emirlerine teslim etmiş olan; ülkenin her servetini kendi ailelerine ait kabul ederek saltanat süren şeyhlik ve krallıklara  o bahar hiç uğramıyor!  Oysa, tüm dünyaya hatta Sovyetler Birliğine bile hakim olan demokrasi ve vatandaşların eşitliği prensibi; hepsinden önce Müslüman ülkelerde gerçekleşmeliydi. İnsanların hepsine aynı değeri veren İslam düşüncesinde, hiçbir insanın diğerlerine üstünlüğü yoktur. Bu yazıyı bir hafta önce yazarken; darbeyi dünya jandarmasının yaptırdığı açıklandı zaten! "Önceki diktatörden yana mı olalım; yoksa onu devirenlerden mi?" şeklinde bir tercihimiz olamaz. Mısırda iş yapmış ve büyük miktarlarda istihkak hak etmiş olan müteşebbislerimizin problemlerini çözmek, birincil işimiz olmalı. Birçok İslam ülkesinde olduğu gibi Mısırda işçi olarak çalışan veya orada fabrikalar kurup üretime geçen; yaptığı işlerin parasını alamamış vatandaşlarımıza el uzatmak, devletimizin en önemli görevidir. Vatandaşlarımızın orada kazanç sağlama olanakları devam etmeli! Libya'daki dış kaynaklı darbede; Nato'yu kullandılar.Başbakan, "Libya'da Nato'nun ne iş var?" demişti. Buna rağmen İzmir'i, o saldırının ve Libya'yı Bombalamanın merkezi ilan ettiler. Orada iş yapan birçok müteşebbisimiz milyarlarca dolar zarar etti.

*Bir devletin başındakiler başka bir devlete çağrılınca; pek çok pahalıya alınmış ve yalnız kendilerine mahsus uçaklarından birine atlayıp gitmek zorundaysa; çağıran devletin emirlerine de boyun eğmek zorunda kalır. *Bir ordunun başındakiler, başka bir devlet tarafından eğitilip; oradan alınan silahlarla donatılıyorsa; o hakim güç istediği zaman ihtilal de yaptırır; başka şeyler de!

Sınıf arkadaşlarımdan ve bizden sonrakilerden üç-beş hatta on yabancı dil bilen olağanüstü başarılı diplomatlar çıktı. Onları Mösyö diye küçümsemek yerine; bilgi tecrübe ve enerjilerinden yararlanmak şarttı. Dış ilişkilerimizin uzak doğuda İngilizce öğrenmiş birilerine değil; kökten diplomat olarak eğitilmiş, tecrübesiyle başarısı sabit diplomatlara teslim edilmesi gerekirdi.  Eğer bu yol tutulsaydı; Suriye batağına sürüklenip korkunç can, uçak, yüz milyarlarca dolarlık ve devlet saygınlığı kayıplarına uğramazdık.