On bir ay’ın sultanı olarak nitelendirilen, ‘’evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş’’ olarak müjdelenen mübarek Ramazan Ayına kavuştuk.

                İslâm’ın beş temel esasından olan Oruç, önem sırasına göre namazdan sonra ikincisidir. Farzı ayn bir ibadettir. Oruç insanı içgüdülerinden uzaklaştırıp, melekliğe doğru yükselten bir ruh olgunluğuna eriştiren ibadettir.

                Âkil ve bâliğ olan (ergenlik çağına gelen) kadın ve erkek her Müslüman’a Ramazanda oruç tutmak farzdır. Hasta veya misafir (yolcu) olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan’da tutarlar, isterlerse tutmayarak hastalar iyi olduktan sonra, misafirler (yolcular) de seferden döndükten sonra gününe gün kaza ederler.

                Ramazan Orucunu tutmanın farziyeti ayeti kerimede şöyle beyan edilmektedir; ‘’Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.’’(Bakara Suresi-Ayet-183)

                Ayetin sonundaki ‘’Umulur ki korunursunuz.’’ ifadesi orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir. Allah Teâlâ her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir. İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur.

                Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde açıklayarak şöyle buyurmuştur:

                ‘’Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile çekişip kavga etmek isteyen kimseye iki defa, ‘ben oruçluyum’ (İnnî sâimün) desin.’’ (Buhârî, Savm, 8)

                Diğer bir Hadisi Şerifte de şöyle buyurulur;

                ‘’İnsanoğlunun her ameli (ibadeti) kendisi içindir; yalnız oruç müstesna; çünkü o benim içindir, onun mükâfatını da ben vereceğim. Oruç kalkandır (kötülükleri önler). Biriniz oruç günü olunca kötü söz söylemesin, bağırıp çağırmasın, cahilce davranmasın, birisi ona sataşır veya bulaşırsa: ‘Ben oruçluyum, ben oruçluyum.’ desin! Muhammed'in hayatı elinde olana (Allah'a) yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu kıyamette, Allah nezdinde mis kokusundan daha güzeldir. Oruçlunun yaşadığı iki sevinci vardır: İftar edince bu sebeple sevinir. Rabbine kavuşunca da orucundan dolayı sevinir.’’ (Ahmed, Müslim, Nesaî)

                Oruç ibadeti, yalnız Muhammed Ümmetine değil, diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz kılındı. Kur’ân-ı Kerim’in nazil olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, bizim için nimet üstüne nimet oldu.

                Cabir b. Abdullah, Rasulullah (s.a.v)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

                ‘’Ümmetime Ramazan ayında beş şey verilmiştir ki bunlar benden önceki hiç bir peygambere verilmemiştir;

1- Ramazan ayının ilk gecesi olunca Allah Teâlâ ümmetime (rahmet nazarıyla) bakar. Allah her kime (rahmet nazarıyla) bakarsa ona ebedi olarak azab etmez.

2- Akşamladıklarında ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.

3- Melekler her gün ve gece onlara istiğfar ederler,'Allah'tan bağışlanmalarını’ dilerler.

4- Allah Teâlâ Cennetine emredip; ‘Kullarım için hazırlanıp süslen. Onların dünya meşakkatlerinden kurtulup, benim yurduma ve ihsanıma istirahat için gelmeleri yaklaştı’ buyurur.

5- Gecenin sonu olunca, Allah hepsini bağışlar. Orada bulunanlardan biri; ‘O gece Kadir gecesi midir?’’ deyince: Hayır, çalışanları görmüyor musun? Onlar çalışıp işlerini bitirince kendilerine ücretleri tam olarak ödenir’’ buyurdu (et-Tergîb, 2/92).

                Orucun diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz. Gösterişten uzak, Allah için yapılan ibadetler çok kıymetlidir. 
                Mübarek ramazan ayının; bizlere, İslâm âlemine ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.
 Ramazanı şerifiniz mübarek olsun.