Evvela Müslüman yani İslam dininin mensubu olarak şereflenen ve üstelik Müslüman ana ve babadan dünyaya gelen, birisi her zaman, her yerde İslam’ın emir ve yasaklarına sıkı sıkıya uymalıdır. Bunu Belirtikten sonra, konumuzu İslam, İman, İhsan, İrfan gibi değerlerimizin ışında izaha çalışalım.

Müslüman ve dürüst insanın otelde, plajda, evde, garsoniyerde, kırda, dağda, bayırda, düzlükte, işte, partide, vs. diğer, yerlerde ve Camide durum ve yaşantısı aynı olmalıdır.

Müslüman bir şahıs, İslam’ın emirlerine ve yasaklarına onu tanıyanların yanında ve kendi memleketinde, mahallesinde değil her yerde uyması lazımdır.

Kimsenin onu görmediği ve olmadığı ortamlarda İslam’ ın emirlerine ve yasaklarına uymazsa,  yabancı diyarlarda, yaşadığı il, ilçe, kasaba, köy dışına çıkınca, geçici bir süre ben dimimi askıya aldım diyemez. Eğer böyle yaparsa: Allah CC. Hazretleri de onu sürekli askıya alır.

Bir insana elinde delilleri olmadan isnatta bulunsa,

Af edersiniz dansöz göbeğinden şarap içse,

Adı batasıca (Akşehir’ de haram, kılınmış hayvana derler )hınzırın etini yerse,

Zinaya meyletse, bu ve benzeri işlerin tedarikçiliğini yapsa,

İslam düşmanlarının mahfillerinde bilerek ya da bilmeyerek görev alsa,

Bu icraatlarının ve günahkârlıkların esiri olsa,

Günah batağını işleri her seferinde defaatle tekrar etmeye devam etse,

Memlekete gelince herkesle beraber namazın ön saflarında yer alsa,

 Hacca gidip gelse…

İşte bu adamın hükmü: MÜNAFIKTIR.

Bunları işleyenler sadece ve sadece münafıklardır. Azam günahkârdır.

Büyük günahlardan sayılır, Mümin büyük günah işlemez.

Ey biçere kardeş sende dinle: Bu adamlardan uzak dur. Her halde seni bunlar Dünya lideri yapacak değiller ya. En fazla olacağın Konya’ da bir mahallin, sembolik muhtarlar başı…

Hem bunların kötülüğünü bilen akıllı bir dost seni bunlarla yan yana gördüğünde senin ne kadar garip hallere düştüğünü bilir. Onların güya sana verdiği desteğin asılsız olduğunu da bilir. Bilir amma şimdilik seslenmez. Vardır bir bildiği. 

NOT: Sayın Başbakanımızın Recep Tayyip ERDOĞAN 29 Kasım 2013 günü Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada en önemli vurgusu, günlerdir bizim de PERVASIZ GAZETESİ MİLLİ STRATEJİ KÖŞEMİZDE de üzerlerine yazı yazıp durduğumuz Gündeme taşıdığımız SİYESETTE FİTNE tehlikesi idi.

Dahası var: Bizim aynı gün yani Cuma günü SİYASET YOĞUNLUĞU İÇİNDEKİLERİN FIRSAT BULUP HAYIRLI CUMALAR DİLEMENİN GÜZELLİĞİ yazımızda yazdığımız bazı cümleler hep aynı idi. Allah’ın da bir hesabı var… Gibi.

 

 

Sayın Başbakanımızın Recep Tayyip ERDOĞAN 29 Kasım 2013 günü Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmasının bir bölümü  şöyle devam ettirdi:

FİTNE ÜRETECEKLER: Önümüzdeki 4 ay boyunca plan, proje, vizyon değil, sadece fitne üretecekler, ne gerekiyorsa yapacaklar, ellerine ne geçerse kullanacaklar, her imkânı, her fırsatı, her çirkinliği ve ittifakı değerlendirmenin gayreti içinde olacaklar. İçeriden ya da dışarıdan ellerine ne geçerse, fırlatacak ve Türkiye düşmanları ile bile işbirlikleri yapıp üzerimize saldıracaklar. Unutmayın meyve veren ağaç taşlanır. Onların tuzağı varsa Allah’ın da bir hesabı var. Milletin de bir hesabı var. 
30 MART AKŞAMINA ERTELEYİN: Geri dönen, korkan, sinen sadece davayı kaybetmekle kalmaz, milletin emanetine, yol arkadaşına, omuzlarındaki mirasa da haksızlık eder. Bu hassas süreçte teşkilatımızın kademeleri arasında hiçbir münakaşayı hoş görmeyiz, mazur görmeyiz. Zaman münakaşa zamanı değil. Eğer meselesi olan varsa rica ediyorum, meselesini 30 Mart akşamına kadar ertelesin. 

Bizde deriz ki: Eğer meselesi olan varsa bu meselesini 30 Mart akşamına kadar ertelesin. Baki Dualarımla.