Kaddesallahü Sirrusu (Allah onun sırrını yüceltsin)

 

 

SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİ’NDEN aldığı erdem, fazilet, güzellikler ve iyilik namına her bildiğini ‘’Yüceler Yücesi İslam Dininin Bilgileri Işığında’’Süzmüş. Üstün edep ve terbiyesini de fıkralarına katmıştır. Geçmişte yaşayanların insanların yanı sıra bugün de Dünya İnsanlığını kötülülüklerden iyilik ve edebe ve ebedi saadete Cennete fıkrarlı ile davet eden Evliyaullah Hazeretının İncisidir. Peygamber Efendimiz Nur Muhammet Mustafa SVS. Efendimizin ve Ehlibeytinin, Evladı Resulün Yolunun Yolcusudur.

 

İslam’ın temel emirlerinden olan; Emr-i bi'l maruf ve nehy-i anil münker, Yani: İyiliği emretmek ve kötülüklerin tümünü men etmek. Bu Kutlu Emri, Hocamız yaşarken ve şimdi kerameti devam etmektedir. Evliyaların ve Hak Yolunun yolcuları olan Allah(CC.) Dostlarının bizlerin bilmediği şu anda bulunduğu alemden kerametlerini yerine getirmektedirler. Yaşarken en zor ve güç meseleleri bile avamın anlayacağı bir dil ile kısaca anlatıveren bir yüce zattır. Kadıdır. Kadıy-ül Kudattır. Müderristir. İmamdır. Ulemadır. Evliyadır. Şarlatan ve komik değildir. Komedyen hiç değil.

            Nasrettin Hoca Veliyullah Hazretleri 12.YY. Evliyalarından olup doğumu Akşehir- 1208 –Hakka vasıl olması Akşehir. 1284 tarihidir. Mübarek Hocamız: Horasan Piri Hocaların Hocası Hacı ve Hoca Ahmet Yesevi Hazretlerin talebelerinden olan SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİ tarafından kutlu dergâhından feyiz almış tahsilini tamamlamıştır. Hısımı akrabasıdır. Evliyadır. Doğma büyüme Akşehirlidir. Akşehir’in köyleri olan Marif veya Maruf, (Alanyurt) ile Ortaköy meraları içinde bulunan SİVRİCEHÜYÜK ya da SİVRİCE KALE, SİVRİCE HİSARI adı ile bilinen yerde doğmuştur. Şimdi burayı biraz anlatmak isterim.

 Alanyurt Hava Meydanında diğer adı ile Marif Tayyare Meydanında en son Merhum Reisimiz Yaşar CENİKOĞLU zamanında 5–10 Temmuz NASRETTİN HOCA ANMA GÜNLERİNDE(adına festival dendiği zamanlarda)THK uçakları geldiği günlerde, planör eğitimi yapıldığı dönemlerde ve paraşüt atlayışların tertip edildiği vakit zamanında… SİVRİCE HÜYÜK ya da SİVRİCE KALE, SİVRİCE HİSARI denilen söz konusu tepenin üzerinde uçak yükseklik işareti olan vardı. Bu işareti aynı zamanda tapu Kadastro geçtiği zamanlarda, röper ve nirengi noktası olarak da görev ifa eden, tahtadan çakılmış 2 metrelik bir belirti var idi. Pancar münavebe haritalarında bile SİVRİCE HÜYÜK şeklinde geçen bu yer zamanla gölün bastığı yıllarda, yakın köylere iskân edilmiştir. Akşehir’de DERİCİ HÜYÜĞÜ, KARHÜYÜK gibi daha pek çok Hüyük adları ile bilinen böyle tepevari yer adları mevcuttur.

Büyük Seyyah ve Hak Erenlerinden Evliya Çelebimiz, Seyahatnamesinde Nasreddin Hoca Hazretlerini Şöyle Anlatıyor

Akşehir'de büyük din adamı ve değerli zat "El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin"'in kabri vardır. Kendisi Akşehirlidir. Yıldırım zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazırcevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi. Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O'nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir'i yağma ettirmemiştir. Büyük hocanın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir. Yıldırım Han'ın vefatından sonra, Çelebi Sultan Mehmet zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin.

1996–1997 UNESCO tarafından Uluslararası Nasreddin Yılı ilan edilmiştir. Düzenlenen konferansların bir bölümünde ben, Tarihçi Dr. Muharrem BAYAR ve eski Özel İdare Müdürü Mehmet GEDİK le beraber Akara Beşevlerdeki Başkent Öğretmen Evinde bildiri sunduğumuz izlediğimiz kısımda Konyalı Mehmet ÖNDER le hararetli dakikalar yaşadık.

 

Arsında 70 yıl olmasına rağmen halk onu Timur’la yaşamış varsaymaktadır.

 

BİR MENKIBESİ

 

AKŞEHİR TAŞ MEDRESEDE, TALEBELİK DÖNEMİNDE ZUHUR EDEN HALLERİ
           

       Evliyadan Nesim-i Hazretleri ve Evliyadan Mansur Hazretleri ile Evliyadan Nasreddin Hoca Hazretleri SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİN talebesi vemüridi idi. Bunların bir kuzuları vardı. Dergâhında bu kuzuyu keserler, orada bulunanlar kuzuyu yerlerdi. SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİ dua eder, talebelerde âmin derler, kuzu geri dirilirdi. Bir gün hocaları ve üstatları SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİ dergâha gelmedi. Bunu fırsat bilen talebeleri kuzuyu kestiler, nasıl olsa öğrendiğimiz dualar ile kuzuyu tekrar diriltiriz, hocamız da bunun farkına varmaz dediler.
          Kuzuyu kestiler. Nasreddin Hoca Hz. kuzunun bir kemiğini sakladı. Kuzuyu yedikten sonra öğrendikleri duaları okudular, kuzu tekrar dirildi. Amma ayağı topallıyordu. Hocaları geldi.Bazılarının anladığı gibi SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİ beddua etmedi. Talebelerinin başlarına gelecekleri, kalb-el vuku Allah CC. Bildirdi. Yani kuzuyu kesenin boğazı kesilecek; yüzenin derisi yüzülecek; kemiği saklayıp bu yaptığına gülene de kıyamete kadar dek gülünecekti.

Bu kuzuyu kim kesti? Mansur Hazretleri. 

Ben, dedi. 

Vah vah. Sen de sonunda kesileceksin.

 

Derisini kim yüzdü?

 

Nesim-i Hazretleri.

Ben, dedi. 

Seninde derini yüzecekler.

 

Bu kuzunun ayağı neden topallıyor.

 

Nasreddin Hoca Hazretleri 

Kemiğin birini ben sakladım, dedi.

 

Nasreddin Hoca Hazretlerine 'ne de: 

Sana da, Dünya halkı kıyamete kadar gülsün dedi. 

Mansur Hazretleri Enel Hak, Ben Hakk'ım dediği için. Kestiler. Nesiminin derisini yüzdüler.
Nasreddin Hoca Hazretlerinin de her eğitici ve edebe davet eden sözlerine de gülünmektedir. Kıyamete kadar da böyle olacaktır.

 

 

 

Nasreddin Hoca Hazretlerine Ait Olmayan Fıkralar Nasıl Bilinecek

 

Pertev Naili Boratav isimli yazar hiç Nasreddin Hoca Hazretlerine ait olmayan edebe aykırı kimliği belirsiz fıkraları bir kitapta toplamış, kültür yayınları adı altında bir banka tarafından bu kitap basılmıştır. Söz konusu bu banka yaptığı hatayı anlamış, bu kitapları toplatmış günlerce kazan dairelerinde yakarak imha etmiştir. Bazı insanlar yok olur giderler, adı sanı unutulur. Arkalarından Fatiha edecek kimseleri bile kalmaz. Nasreddin Hoca Hazretlerini tüm Dünya, Milletleri bilir, tüm Dünyaya öğretirken ve güldürür.

 

İçinde: Hırsızlık, gayrimeşru işler hile hurda, aptallık, cinsellik, yalan dolan, talan cimrilik, cahillik, küstahlık, ukalalık, dalkavukluk ve kötülük adına ne kadar şey varsa bu hikâyeler ve fıkralar;Nasreddin Hocamız Hazretlerine Ait Değildir.

Tarihte yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi 1480 tarihinde, Sarı Saltuk Hazretlerinin hayatını anlatan Ebu’l Hayr Rumi’nin SALTUKNAMESİNDE mevcuttur.

 

 

HOCAMIZ SOY VE BOY OLARAK AKŞEHİRLİDİR

 

Her kim ki Adı Sıfatı Ne Olursa Olsun YAZDIĞI KİTAPLARDA GAZETE YAZILARINDA İNTERNETTE VS. Faydalandığı Eserleri ve Yazarları Belirtmek Zorundadır. KANUN, AHLAK VE ETİK DEĞERLER, İNSAN EMEĞİNE SAYGI VE ÖTESİ BEYİN OLGUNLUĞU BUNU BÖYLE BELİRLER. Biz Dahi Burada Günümüz Tarihçilerin Başvuru Kitabı Olan AKŞEHİR NASREDDİN HOCANIN ŞEHRİ isimli KİTAPTAN VE MÜELLİFİ OLAN, AKŞEHİR’DE YIKILAN BELEDİYE MERDİVENLERİNDE, MERHUM REİSİMİZ YAŞAR CENİKOĞL’UNUN KOLARINDA RUHUN TESLİM EDEN İBRAHİM HAKKI KONYALIDAN FAYDLANIĞIMIZI BELİRTMEK İSTERİZ. ALLAH RAHMET ETSİN. Kendisi hanımı ile beraber, Mehmet AKBABAOĞLUN’ a yazdığı mektuba ilişkin Nasreddin Hocamızın Akşehirli olduğunu tasdik ve tahsis etmek üzere Şehrimize gelmişti. Bu mektubu da burada neşredeceğiz. Ki: Büyük tarihçimiz; Hoca Mübarek için nereli demiş. Bilenler bilmeyenlere öğretsin…( NASRETTİN HOCA VELİYULLAH HAZRETLERİ AKŞEHİRLİDİR demiştir,)

 İnşallah Tarihe not düşeriz. üyük Tarihçi Yazar Merhum İbrahim Hakkı KONYALI Merhum Mehmet AKBABAOĞLU (Yıldız Pazarı Ayakkabı Mağazası sahibi) ile yaptığı yazışmanın sağlığında Merhum Mehmet Amcamızın imzalayıp tarafımıza verdiği bu belge niteliğindeki mektubun aslının elimizdeki metininin bir örneğini aşağıda ilgi ve bilgilerinize sunarız.

 Nasreddin Hoca Hazretlerini Cumhuriyetin ilk Dönemindeki Araştıranlar

Başta Merhum İbrahim Hakkı KONYALI gelir. Günümüzde yazarların pek çoğu AKŞEHİR NASREDDİN HOCANIN ŞEHRİ ya da Akşehir Tarihi kitabından alıntı yapmışlardır. Bu kitap 1945 te yayınlanmıştır. 02–08–1923 tarihinde Mustafa CAVİT Nasreddin Hoca Hazretlerini araştırmış, Akşehir Kitabeleri ve Tetkikat Risalesini yazmıştır. Bu kitapçıkta bir iki söz diye girişinden hemen sonra 1. bölümde 3.4.5.6.7.8.sayfalarda Nasreddin Hoca Hazretlerini ve türbesini anlatmıştır. Bu kitap 1934 de neşrolmuştur. Nezihe ARAZ, ANADOLU EVLİYALARI isimli kitabında sayfa 317den 328 arası Nasreddin Hoca Hazretlerini araştırmış ve yer vermiştir. Son dönemde Prof. Dr. Saim SAKAOĞLU tarafından yapılan bilimsel çalışmaları göz doldurmaktadır. Cenab-ı Allah(CC.)rızası için yapılan iyi niyetli her çalışmaya teşekkür ederiz. Burada adını sayamadığımızı diğer yazarlarımızı da hayırla yâd ederiz. Ölenlere Rahmet kalanlara selamet sıhhat dua ederiz. İsimlerini yer ve zaman darlığı nedenleri ile yazamadığımız için af dileriz. Yayınlayacağımız Nasreddin Hoca Hazretlerinin Fıkralarının Kerameti isimli eserimizde bu konuya yer vereceğiz. Bu Eser Pervasız Gazetesinde de yayınlanacaktır.

NASREDDİN HOCA VELİ HAZRETLERİNİN SON MÜTEVELLİLERİ

AKŞEHİR NASREDDİN HOCANIN ŞEHRİ ya da Akşehir Tarihi de olarak bilinen bu kitabının 456.sayfadan 477.sayfaya Kadar Nasreddin Hoca ve Türbesi anlatılmıştır. 461.sayfasında Hacı Nebi dipnot 403 de ve sayfa 462 nin başlarında adı geçmiş olan zat, Vakfının Mütevellisi Hacı Nebi bizim dedemizdir.

 Adı Geçen Kitapta aynen şöyle zikrolunur; Hacı İbrahim nam kimesne mutasarrıf.33, Bahçe-i Tur Ali: dönüm.10, bağ Hacı Nebi*:10, bağ Musa oğlu 10, Zemin medrese. Derdest birader Yakup lenk(Topal Yakup) yazarın belirttiği şahısların hepsi kardeştir. Anadolu’nun her yerine dağılmış bir nesildir.

Bunlarla İlgili çalışma Araştırmacı Sayın Dr. Muharrem BAYAR Ankara, Konya, Akşehir, Afyonkarahisar(İshaklı) ve Yalvaç gibi pek çok yerde tapu ve nüfus kayıtları tetkik edilmiştir. Büytüoğlu, Beytoğlu, Bahadırlı gibi lakaplarla ile de anılan Hacı Nebi, SEYYİT MAHMUT HAYRAN (HAYRANİ) SULTAN HAZRETLERİNİN 12 metrelik soy şeceresine sahiptir. Söz konusu Mübarek Şecere-i Name tarafımca yazılan ve önsözünü Araştırmacı Tarihçi ve Yazar Sayın Dr. Muharrem BAYAR’IN kaleme aldığı ’’ NE YAPTIK NE YAZDIK NE YAZDILAR’’ isimli parasız dağıtılan kitapta neşredilmiştir. Son zamanlarda internet sitelerine çeşitli amaçlarla buradan fotoğrafı çekilerek ya da diğer metotlarla kaynak gösterilmeden taşınmıştır. Şahsiyet Kayıtlarımız ve Kadı Kararları mevcuttur. Kövceğiz(Akşehir’in bir Mahallesi iken 70 evlere iskân edilen yer, Nimet Baba Hazretlerinin bulunduğu mahal diğer bir adı ile Baştekke) Araştırmacılar için belirtelim ki: Ayak Tekke de Afyonkarahisar İlimizdedir. Ayak Tekkede Cami ve cenazelerin kaldırıldığı Musallası vardır. Dedeçam Kasabası (eski adı Manarga Köyü) İshaklı (Sultandağı) Akşehir Evkafları olduğu bilinmektedir. Hacı Nebi, Seyit Nurullah Efendi ile de kardeşidir. Akşehir Ökesli Medresesinin yanındaki Medrese Isparta tarafından ilim tahsil etmek üzere gelenlerin sayısı artınca Manarga Köyü içindeki Eski Camide ve Kövceğiz’deki yıkılan Caminin Medreselerinde ilim tahsil ettirmiştir.

 Kıbrıs, Mısır, Tunus ve Cezayir gibi Türk ve Müslüman beldelerinde Şanı Yüce Ali-yi Osman-iye Büyük Cihan Devletimiz adına bulunmuştur. Kövceğiz ve Manarga(Ana-ark) Horasan Türklerinin Bahadırlı, Bayat, Begdili, Beydili, Badılı gibi aşiretlerinin ilk yerleşim yerleri olup bu civarlar birbirine hısım akrabadırlar. Ayrıca Anadolu’da Antalya-Serik(Ser-ark)Muğla Bodrum Kadı Kalesi gibi yerlerde Nasreddin Hocamızın Vakıflarının Mütevelliliğini yapmıştır.

Bunca açıklamalar ışığında Nasreddin Hocamız Hazretlerimizin Akşehirli olduğu bir gerçektir. İlerleyen zaman içinde belgelerle konuşmaya devam edeceğiz. İnşallah. Hocamızın Fıkralarının Hikmetlerini anlatacağımız kitabımızı da kısa zamanda yayınlayacağız.

Yazımızın son bölümünü teşkil eden bu satırlardan itibaren; Nasreddin Hoca Hazretleri Tarihçi-Yazar-Araştırmacı Sayın Dr. Muharrem BAYAR Tarafından Pervasız Gazetesinde, Bazı Dergi ve Yayın Organları ile İnternet Üzerinde Çeşitli Sitelerde Yayınlanan Tarihi Değere Haiz Çalışmasının Orijinal Hali Aşağıda verilmiştir. Konya’da Basım Aşamasında Olan Yeni Akşehir Tarihinde de yer alacaktır. Tarihçi-Yazar-Araştırmacı Sayın Dr. Muharrem BAYAR’ın Kendisinden İzin Alınarak Burada neşredilmiştir. Kendisine Akşehir çalışmaları için şükranlarımız sunarız.

 

Nasreddin Hoca

Konya Akşehir ilçesi surlarının doğusunda kendi ismi ile tanınan mezarlıkta bulunan Nasreddin Hoca Türbesi’nin yapıldığı tarih kesinlik kazanamamıştır.

 

Günümüze kadar büyük değişiklikler geçiren türbe iki bölümden oluşur. Dışta, on iki desteğe oturan revak tipinde bölüm, içte ise, altı silindirik sütuna oturan, üzeri kubbe ile örtülü baldaken bölüm bulunur. Dıştaki bölümün üzerinde metal levhalarla kaplı piramidal külah yükselir. Geçmişte bugünkü haline en yakın onarım II. Abdülhamit zamanında yapılmıştır. Mezar iç bölümün ortasındadır.

 

Değişik zamanlarda yapılan onarımlarla özgünlüğünü yitiren bu yapıyı Akşehir Kaymakamı Şükrü Bey 1905 yılında yaptırmıştır. Eski yapıdan yalnızca ortadaki ana türbe bölümü günümüze gelebilmiştir. Bu ana türbe bölümünü altı sütunu birbirine bağlayan sivri kemerlerden oluşan bir revak çevrelemektedir. En dışta 12 köşeli mermer kaideye oturan 12 sütun sıralanmıştır. Türbenin üzerini 12 köşeli çinko külahlı bir çatı örtmektedir. 

Mermer sandukanın başucunda Nasreddin Hoca’nın yaşamını simgelemek üzere ölüm tarihi olan h.683 (1284) ters olarak 386 şeklinde yazılmıştır. Bugünkü görünümüyle bu türbenin mimari bir özelliği bulunmamaktadır.

 

 

Tarihsel Bilgi:

Selçuklular ve beyliler devrine ait il yazıcı defterleri günümüze kadar gelmediği için Nasreddin Hoca Türbesi ve Medresesi hakkında bilgi yoktur. Nasreddin Hoca vakıflarına ait en eski kayıt Fatih devine aittir. Fatih’in Karamanlı Beyliğini ortadan kaldırdıktan sonra H. 881/M. 1476 tarihinde yaptırdığı emlak ve vakıf tespiti Ankara Kuyudu Kadimi Arşivinde bulunan 556 nolu defterde kayıtlıdır. Bu kayıtlarda Nasreddin Hoca’nın Türbe ve Medresesinin kaydı şöyledir.

“Vakıf Mevlana Nasreddin Rahmet-Allahü aleyha rahmete vasi’a mübareke harabe mütevece ve medresesi içün vazı’a olunan yerlere Hacı İbrahim nam kimesne mutasarrıf.33, Bahçe-i Tur Ali: dönüm.10, bağ Hacı Nebi*:10, bağ Musa oğlu 10, Zemin medrese. Derdest birader Yakup lenk:3

“Buna göre medrese ve türbenin vakfı Tur Ali Bahçesi, Hacı Nebi (Bibi) ve Musa oğlu bağları ile Topal Yakup’un biraderinin elinde bulunan medrese arsası vakıf mallarıdır. Vakfın tasarrufu Hacı İbrahim isimli birisi tarafından yürütülmektedir.

II. Beyazıt devrinde H. 906/M. 1500 tarihinde yapılan vakıf tespitinde Nasreddin Hoca Türbe ve medrese kayıtlarında rastlamıyoruz. Çünkü il yazıcılar ancak yaşayan vakıfları yazarlar. Bundan da anlaşılıyor ki Nasreddin Hoca’nın bu tarihte türbe ve medresesi haraptır.

Türbenin ilk şekli 6 kalın mermer sütunun taşıdığı kubbeden ibaret olup, etrafı açıktır.

Türbeyi ziyaret eden Evliya Çelebi şöyle tarif eder: “Nasreddin Hoca Akşehir haricinde kubbe ve türbeyi malümesinde defnolunmuştur. Canibi erbaasını parmaklık ihata etmiştir”. Akşehir’i geçen asırda ziyaret eden Charles Texiere, Nasreddin Hoca’nın türbesini görmüş ve eserinde şöyle anlatmıştır. “Akşehir bir dağın eteğine bina edilmiştir. Kasabanın işgal ettiği arazi çok geniş ve evlerin etrafı bahçelerle muhattır. Sokaklar dar ve harabe enkazı ile doludur, camileri bile muntazam değildir. Türbesi garp tarafın kenar mahallesindedir. Bu türbenin etrafı direklidir. Direkler eski abidat harabesinden alınmıştır. Kabristanın enkazı mimariye ile dolu olması buradaki belde-i kadiminin mühim bir şehir olduğuna delalet eder.”

Akşehir’de H. 1295/M. 1878 tarihinde Kaymakamlık yapan Bereket zade İsmail Hakkı Bey “Yad-ı Mazi” isimli hatıratında Nasreddin Hoca’yı şöyle anlatır. “Zahiri handefeza, batını hikmetnüma o menakıbi latifesiyle dasitanı cihan olan Hoca Nasreddin Hazretleri de Akşehir’de metfundur.Türbesi Konya caddesi üzerindedir.Türbe-i şerifinin tahayyül ettiğimiz gibi vaktiyle dört tarafı açık olduğu halde ,büyük bir kilitle kitlenmiş,büyük bir kapısı varmış.Ahiren bazı vücuhi memleket tarafından üzeri kiremitli ve etrafı tahta parmaklıklı olarak çatı altına alınmış;bazı mahallelerdeki cami şadırvanları tarzında inşa edilmekle şimdi eskisi kadar değilse de yine yekli bina ile muhteviyatının her halinde bir eser garabeti müşahede olunur. Hoca merhumun kabri üstüne mevzu ufacık bir sandukanın bir imame mübalağa olmasın ama sandukanın hemen sülüs miktar yerini tutuyor”

H. 1310/M. 1892 yılında türbeyi İhtifalci Ziya Bey ziyaret etmiştir.”Bursa’dan Konya’ya” isimli eserinde türbe hakkında şunları söyler: “Duvarın üstündeki demir parmaklığa rasgelen bir bez parçası, püskül teli, pamuk ipliği bağlamış olduğundan parmaklık görünmez olmuştur. Çatının kenarını tutan bu direklerle duvar arasında dairen medar bir açıklık vardır. Heyeti hazırasından anlaşılıyor ki türbe-i Hoca Nasreddin dört tarafı açık iken sonradan damın istinat eylediği sütunların arasını bir kısa duvarla doldurmuşlar”.

Türbenin şimdiki yapısını II. Abdülhamit zamanında Konya Valisi Faik Bey yaptırmıştır. “1. Revnak efza-yi makam-ı Mu’alla-yı Hilafet-i mukaddese-i İslamiyye ve şeref bahşa-yi erike-i saltanat-i azime-i Osmaniye, 2. es-Sultan İbn’es Sultan es-Sultanü’ l-Gazi( Abdülhamid) Han-ı sani efendimiz Hazretlerinin 3. asar-ı mütebarreke-i la-yuhsa-yı şahanelerine ilaveten Hoca Nasreddin merhumun iş bu türbeleri dahi Konya Valisi 4. Atufetlü Faik Bey Efendi Hazretlerinin zaman-ı me’muriyetlerinde bi’t-teberrük tecdiden inşa olunmuştur. 12 Recep Sene 1324” (M. 1906).

Sandukasındaki şahide de şu satırlar yazılıdır.

Haze’l-türbe el-merhum / ila abdü’z-zaif / Nasreddin / ruhuna / fatiha sene:386

5.3.TÜRBEDARLAR-Büyük adamlar öldükten sonra ,diğerlerinde manevi yönden farklı olduğunu belirtmek için,ayarıca yapılan mezarlar türbe denir.Türbeyi açıp,kapayan,ziyaret edenlere rehberlik yapan,temizliğine bakan,başucunda Kur’an-Kerimi okuyan Türbedar adı verilen kişiler görevlenilirdi.Türbedarlara ,türbe sahiplerini kurdukları vakıftan ücret ödenirdi.Eğer ki vakfı yok ise Akşehir’de olduğu gibi camilerde ferraşlık, kayyumluk, Recep, Şaban ve Ramazan aylarından camide tefsir ve Kur’an-Kerimi hatimle okuma gibi görevler verilirdi.

Arşivimizdeki vesikalara göre 19 asrın başlarından itibaren Nasreddin Hoca türbesi, türbedarları ücretlerini Akşehirli Şirvancızade Ömer bin Mehmet Efendi’nın Ulu Cami (Sultan Alaaddin Camii) için kurmuş olduğu vakıflardan almışlardır.
      

Kaynaklar
      • Hacı Nebi’nin soyunu günümüzde Kamil Balcı sürdürmektedir.
      • Ankara Kuyudu kadime Arşivi 556 nolu defterdeki kayıt.
      • Evliya Çelebi a.g.i.s.16
      • Charles Texier”Küçük Asya” c.2,s.390
      • Bereketzade İsmail Hakkı Bey “Yad-1 Mazi” s. 254 (Bu hatırat Muharrem Bayar
      • tarafından Arap harfleriyle yazılmış aslından çevrilerek “Akşehir Pervasız
      • Gazetesinde” 1991 yılında tefrika edilmiştir. Tefrika sayısı 128’dir.
      • İhtifalcı Ziya Bey “Bursadan Konya’ya Seyahat.” S.301 
      • Şahidede yazılı 386 sayısı ters çevrildiğinden Nasreddin Hoca’nın vefat tarihi olan 683 yılı bulunur.