Geçenlerde resmini gördüm internete bir çubuğun ucunda kırmızı horozlu şeker. Özü itibariyle akide şekeri, ama horoz kalıbında dökülüp birde düdük fonksiyonunu eklediniz mi tam bir eğlencelik oluyor. Çocukluğumuzun pamuklu şekerleri, horozlu şekerleri, sorma şekerleri, cam şekerleri. Köylerde çerçiler geldiğinde yumurta, yün, buğday karşılığında sorma şeker alınırdı. O günkü çocuklar için en büyük nimetti çerçilerden şeker alabilmek. Şehirden dönen büyük babalar beklenirdi. Çıkınından bir avuç kırmızı, sarı sorma şeker ya da naneli şeker çıksın diye. Şekermi kıttı o dönemde yoksa imkanlarmı bilemiyorum. Şimdilerde bunların bir kısmını Feshanede görmek mümkün. Nostalji olsun diye üretiyorlar sanırım. Pamuk şeker pembe olurdu çoğunlukla. Pamuk gibi şekerler havada uçuşurken uzatılan çöpe tutunurlar ve düşmemeye çalışırlar, sıcak şeker mayisi döndükçe uçar ve çubuğun etrafında yumak yumak olurdu. Elma şekerleri de vardı bizim çocukluk zamanımızda, şimdilerde küçük şehirlerde sık sık olmasa da ara sıra rast geldiğimiz. Çoğunlukla sert Amasya elmasının etrafını sarmıştır kırmızı şeker mayisi. Ahşap saplarından dizilen elma şekerlerde cazip gelir küçüklere. Küçük çocukların dişlerindeki çürüklerin sebebi hep şeker gösterilirdi. Zavallı şekerler günah keçisi ilan edilirdi. Aslında dişler düzenli fırçalansa çürükler olmayacak ama maalesef millet olarak diş fırçalamasını pek sevmiyoruz. Barış amcamız televizyonda çocuk programında yıllarca dil döktü dişler fırçalanacak diye. Diş fırçalamak aile eğitimi ile edinilecek bir alışkanlık vesselam. Düşünsenize anne baba çocuğa dişini fırçala demek yerine çocuğunu banyoya götürüp çocuğuna örnek olacak şekilde kendide dişini fırçalasa sorun kökten çözümlenecek. Kaçımız günde üç kez ya da iki kez dişimizi düzenli ve doğru fırçalıyoruz? Doğru fırçalama diyorum; çünkü macunu fırçaya sıkıp da ağzın içinde bir iki hareket ettirmeyi biz diş fırçalamak olarak algılıyoruz. Uzmanlar ise en az iki dakika dişin fırçalanması gerektiğini belirtiyorlar. İnci gibi dişleriniz olması dileğiyle…