Tavuk yiyorsun; yavan! Belki saman yesek, ondan daha lezzetli! Angus sığırlarının domuz cinsinden olup olmadığı kuşkulu…

Köyler üretimden caydırıldı. Daha doğrusu köy diye bir şey kalmadı artık. Köyleri iptal edip ilçelere mahalle yaptılar. Mahalle yapılan eski köyler sosyetikleştirildi; hayvan beslemek yasaklandı. Zaten belediyeler mahalle yapılan köylerin meralarını arsa olarak satıp parasını afiyetle yiyip bitirdiler.  Hayvan otlatacak yer kalmadı. Yakında ilçeleri de kaldırıp eyalet merkezine bağlı hale getireceklermiş diye bir şayia dolaşıyor. Federasyona doğru sinsi adımlar mı bunlar? İyi ki Et Balık kurumu henüz güzelleştirme ve özelleştirme bahanesiyle yabancıların eline veya etkisine geçmedi. Gözümüzü yumup etleri oradan alıyoruz. Et Balık Kurumu mağazası da her yerde yok. Çinliler gibi köpek, kedi ve fare yemeye kalksak, belki onların eti hormonsuzdur. Fakat hem dinimiz o hayvanların yenmesine izin vermiyor. Hem de öyle bir şeyi düşünmek bile insanlarımızda tiksinti uyandırır; kusma nöbetlerine sokar bizi. Pancar şekeri de her yerde bulunmuyor. Diğer şekerlerin kimya işlemleriyle ne şekilde ve hangi zehirlerden üretildiği belli değil!

            Hormonlu yiyecekler ve yapay üretimler, beslenme zevkimizi bozdu ve yaşamımızı tehlikeye düşürdü. Hormon tehlikeli bir madde! Fazla hormon alan insanın bedeninde anormallikler oluşuyor. Erkeklerde kadın organları, kadınlarda erkeklik organları bile çıkabiliyormuş.

            Belki zengin sosyetikler, “Lüks ve pahalı lokantalara veya yeni moda tabiriyle mekanlara gidip orada kibar şeyler yiyerek hormonlu şeylerden kaçınacaklarını” sanabilirler. Fakat onun da garantisi yok. Dana yerine domuz eti yemeye belki heves edip razı olursanız başka. Kazanç hırsı, o gibi yerlerde daha fazla! Size kaybolan kendi köpeğinizin etini bile yedirebilirler, o sosyetik mekanlarda!

         En iyisi kendi yiyeceğinizi kendimizin üretmesi! Gümüşlükteki evin küçük ön ve arka bahçesinde, erik, kayısı ve üzüm üretiyorum. Fakat, koyun kuzu ve tavuk bile beslememize izin vermiyorlar. Kimler izin vermiyor derseniz, hem belediye hem de sosyetik kooperatifçiler engel oluyor. Hatta meyve ağaçlarımı bile kesmeye kalkışıyorlar. “Meyve değil de süs bitkileri dikmeliymişim…”

Kazan’ın Saray köyünde bahçe yapmıştım.(Ankara ilinde birçok Saray köyü var)  Her köy evinde üç beş sağılır inek ve birçok koyun vardı. Bin koyunu olan da, beş on koyunu olan da çoktu. Kadınlar evinin ekmeğini yapar, bahçesini eker bakkaldan bir şey alınmazdı. Köyü mahalle yaptılar, meraları sattılar. Bahçeye bakacak adam kalmadı. Hayvan otlatacak yer de kalmadı. Kadınlar boş kalınca hanımefendiliğe özendi. Sadece orası değil, neredeyse tüm köyler üretimden caydırıldı. Ben de biraz yaşlanıyor muyum bilmem. Ağaçla, koyunla uğraşmaya eskisi kadar hevesim kalmadı gibi.

Dışarıdan gıda ithalatının yasaklanması veya ağır vergilerle caydırılması olanağı var mı bilmem. İthalatçı elbette getireceği gıdaların ucuz olmasını ister. Başka türlü satışı zorlaşır. Fakat dışarıdan gelen ucuz yiyeceklerin hormonlu ve zararlı olma ihtimali daha fazla.

Balkonlarda kendi yiyeceklerimizi üretmeye çalışsak, çok sağlıklı bir iş yapmış olacağız. Sosyetik apartmancılar buna pek izin vermez. Fakat hormonsuz ve sağlıklı beslenmenin bir yolunu da bulmak zorundayız.  

[email protected]      www.nazifkurucu.com.tr

FAZIL SAY-Modern sanatlarda dünyaca benimsenen neredeyse tek sanatçımız. Sürekli üzerine gidilmesi çok yanlış! Hoşgörülü davranalım ki, yurdumuzdan gidip başka ülkelere yerleşmesin!