Avrupa Birliği Türkiye’yi hiçbir zaman ve hiçbir şekilde tam üye olarak almayacak! Fakat Euro bölgesine alarak mali esaret altına sokmak ve çökertmek istedikleri çoktan beri belliydi! Şimdi, de bu konuda bazı duyumlar aldım.

ye olmadığımız bir teşekkülün parasını, kendi ulusal paramız olarak kabul etmek ve kendi paramızdan vazgeçmek,  MALİ ESARET demektir.  Bizim Merkez Bankamızın bastığı Türk Lirası, Avrupa’nın müşterek parası olarak kabul edilirse; girmemizin sakıncaları azalabilir. O da olanaksız! Hayal bile edilemez!

*Bir zamanlar olduğu gibi, Euro, dolar ve yabancı paraları kullanmak ve bulundurmak yasak olsa; halkımız bu paraları biriktirmese; devlet olarak mali durumumuz daha da parlayabilir. Çok sevdikleri Yunanistan’ı bile, kendi parasını basamaz ve kullanamaz hale getirerek çökerttiler. Bir Fransız dostum, böyle bir olasılığın bizim için de; ikinci(alt) sınıf üyelik verilerek geçekleştirilmek istenildiğini” söyledi. Diplomat ve maliyeci sınıf arkadaşlarım da, “Böyle kötü bir amacı Avrupalıların taşıyabileceğini” düşünüyor.

Özel statülerle, tam üye sayılmadan, ikinci sınıf üyelik gibi önerilen formüller; ülkemizi onların esiri, müstemlekesi haline getirebilir.

Avrupa Birliği; 1-Patron ülkeler 2-İkinci sınıf olanlar ve 3-En geri planda tutulanlar, 4-Malta falan gibi hiç kale alınmayanlar denebilecek, dört eşitsiz statüde tutulan ülkeleri içinde barındırıyor. 5-İngiltere ise, patron ülkelerden sayıldığı halde; kendi parasından vazgeçmeyerek ve Euro’yu da, Avrupa birliğini de ciddiye almayarak; hiç kriz geçirmedi. Almanya hariç diğer tüm üyeler buhranlara uğradılar. (EURO Frankfurt’ta basılıyor) 6-Uydurma devlet Kıbrıs Rum kesimi ise; Kıbrıs sorununa çözüm getiren ve Avrupa Birliğinin her iki tarafa da KABUL ETMELERİNİ tavsiye ettiği Annan planını reddettiği halde; o art niyetli ve Türkiye karşıtı birliğe üye; hatta dönem başkanı yapıldı. Çünkü Rumları her durumda Türkiye’yi veto etmesi için, başlarının üstünde tutuyorlar. Bu durum dahi, Avrupa Birliğinin bize düşman bir teşekkül olduğunu kanıtlamaktadır. O kötü amacı herkes biliyor. Fakat bizim yetkililer görmezden gelerek; illa da Avrupa Birliği’ne üye olmak için intiharımızı göze alarak ısrar ediyorlar. Belki de öyle görünüyorlar.

İkinci sınıf, hatta birinci sınıf üyelik bile; kendi paramızdan vazgeçtikten sonra; bizi elleri kolları bağlı esirler haline dönüştürecektir.

Avrupa’da batan ve batmaya yaklaşan ülkeler, Euro kullananlardır. Daha yoksul sayılan Orta Avrupa ülkeleri ise, Euro bölgesine alınmadıkları için, batmadılar. Euro’yu resmi para olarak kabul edemediler. Kurtarılma ihtiyacı da duymadılar. Böylece Avrupa’nın patronu gibi görünen Almanya ve Fransa’nın talimatlarına boyun eğmek zorunda kalmadılar. Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan kendi paralarını kullanıyor. Euro da geçerli para sayılıyor. Eğer Euro, kendi paralarının yanında piyasalarında kullanılmasa; mali durumları daha da parlak kalabilirdi.

Kendi parasını basan devletler, diledikleri zaman para basarak durumlarını ayarlayabiliyor. Bu genişleme, paralarının değerinin düşmesine ve halkın haksız bir salma olan gizli enflasyon vergisi ödemesine neden oluyor. Fakat devletleri ve ulusal bankaları batmadığı için; yoksullaşmayan ve dışarıdan talimat ve emir almayan bir ülkenin vatandaşları olarak, daha başı dik kalabiliyorlar. Ülkeleri iflasa sürüklenmeyince, insanlar da her durumda çalışmaya, üretmeye ve yaşamını sürdürmeye devam edebiliyor.

Sömürgeci ve azgın ülkelerin güdümüne girmemek; cumhuriyetimizi kuran Yüce Atatürk’ün kesin talimatıdır. Bize Sevr tuzağını kurmuş olanlar, o planlarından hiç vazgeçmediler! Dostluklarımızı ve ittifaklarımızı bu gerçeğin ışığı altında değerlendirelim! Hiçbir yabancı talimatı uygulamayalım. *Tam bağımsızlığımızı ve *Tüm komşularımızla barış kuralını ne kadar hassasiyetle korursak; geleceğimiz o kadar parlak olacaktır. [email protected]   www.nazifkurucu.com.tr