01 Ocak 2014 GÜNÜ Akşehir Pervasız Gazetesi Milli Strateji Köşemizde PEYGAMBER OCAĞI, GÖZ BEBEĞİMİZ, KAHRAMAN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN GENEL BAŞKANININ BASINDA ÇIKAN SON AÇIKLAMALARI VE MİLLİ ORDUMUZA KUMPAS KURULMASI KİMİN İŞİNE YARAR başlığını taşıyan bir yazı neşrettik. Yeniden buraya yazımızın uzunluğu sebebi ile almadığımız bu yazımız PERVASIZ ARŞİVLERİNDE VAR. İsteyen buradan tekrar bakabilir. Ayrıca, bu ses getiren yazımızı İnternet ortamlarına da taşındığını gördük.

                Çok sayıda teşekkür aldık. Yazımızı takip eden günlerde yani:  05 Ocak 2014 günü ise Başbakan Baş Danışmanı korkusuz gazeteci, Sayın Yiğit Bulut’ a ait İnternet Sitesinde ve Gazetelerde TSK’ ya kimler, neden saldırıyor? Başlıklı bir yazı kaleme aldı.

 

                Sayın Yiğit Bulut tarafından yazılan: TSK’ ya kimler, neden saldırıyor?  Başlıklı yazıyı aynen ve tamamen MİLLİ STRATEJİ KÖŞEMİZE alıyorum.

                Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Beyin, Başdanışmanı yanılamayan ve korkusuz Sayın Yiğit Bulut Beye bu ve diğer yazılarından dolayı teşekkür ederim. Bizim yazılarımızla  örtüşen bu yazıyı dikkatlerinize arz ederim.  

 

 

 

TSK’ ya kimler, neden saldırıyor?

2008 yılından bugüne aynı yazıyı ısrarla paylaşıyorum... Ve aynı noktaların altını inatla çiziyorum...

Sevgili dostlar, son gelişmeler ve “deşifre olanlar”, saldırının Türkiye’nin gidişatına-büyümesine yönelik olduğunu net olarak ispatlarken ve özellikle TSK’ nın “nasıl bir saldırıya uğradığı” her kademede tartışılırken, 2008’de “dikkat” dediğim bu yazımın bazı bölümlerini, yeni elde ettiğim bilgiler ışığında yeniden paylaşmak istiyorum... Burada çok önemli bir detayın altını çizmem lazım; Clinton döneminden itibaren ortaya çıkmaya başlayan ve 2001 krizi ile “yönetimi ele alan DERİN AMERİKA”, bugün Başkan Obama’ nın da çok ciddi mücadele verdiği bir yapı. Aşağıdaki yazıda ABD diye gördüğünüz vurgular “Amerika’yı değil DERİN YAPILARI” işaret ediyor...

Bakalım 2008’den bugüne neyin altını çizmişiz, ne demişiz, bazı bölümleri aynen paylaşıyorum;

“...Birkaç gün önce Genelkurmay bir açıklama yaptı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ‘bilinçli’ ve ‘planlı’ saldırı düzeni içinde olan çevrelerden bahsederek, bağımsız yargı mekanizmalarını göreve çağırdı... Bazı yazar arkadaşlarımız da Genelkurmay’ın ‘kendi kendine kuruntuya’ kapıldığını iddia eder nitelikte yazılar kaleme alarak, yaşananların ‘daha demokratik’ bir toplumun gereği olduğunu belirttiler... Bu tespitler sonrası soralım; TSK’ya kimler, neden saldırıyor ve “yıpratma kampanyası” yürütüyor?.. Adım adım gidelim... 1- Bill Clinton Mayıs 1997’de ‘Yeni bir Yüzyıl için Ulusal Güvenlik Stratejisi’ adı verilen belgeyi imzaladı. Belgenin özü ‘kendi çıkarlarına dayanan ekonomik milliyetçiliğin’, gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınması üzerine bina edilmişti. Aynı belgede Türkiye ve bulunduğumuz bölge ile ilgili şu cümleler yar aldı; ‘...iki yüz milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Kuzey Irak, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır... Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak, yaşamsal çıkarlarımızdan biridir’... 2- Bölgedeki dinamiklerin değiştiğini düşünen Türk Genelkurmay’ı, 1997’de ‘Milli Askeri Strateji Konseptini (MASK)’ değiştirdi ve ‘aktif güvenlik politikası, bölgenin bağımsızlığı, TSK’nın modernize edilerek bağımlı olduğu noktaların tespit ve iyileştirilmesi’ gibi dinamiklere farklı bakmaya başladı. Bu değişim aslında ‘Ortadoğu’da yerleşme’ derdini yavaş ortaya dökenlerin, ne yapmak istediğini ‘ilk algılayan yapı’ olma özelliğinden kaynaklanıyordu... 3- MASK’ın değişmesi bazı çevreleri rahatsız etti... ABD yönetimi, TSK’nın ‘bölgede barışçıl merkezli bir yapıya sıcak bakmasından ve kararların Brüksel veya Washington yerine Ankara’dan alınmasından’ ciddi anlamda rahatsız olmuştu. Ayrıca MASK’ın değiştirilmesi ‘eleştiriliyor’ ve şu ifade kullanılıyordu; ‘...Türkiye’nin bölgede bağımsız bir güvenlik faktörü olarak güçlenmesi ve artan askeri gücü, bölgedeki istikrarsızlığı artırmaktadır’... 4- Aynı dönemde yazılan sorgulamaya yönelik ABD makamlarının raporlarında; ‘Türkiye’nin 2015 yılına kadar alacağı tavrın ve ülke içindeki gelişmelerin’ ABD’nin ana çıkarlarının’ bulunduğu Büyük Ortadoğu bölgesinde belirleyici olacağı belirtiliyordu... 5- Bütün bunlar olurken Türkiye 1999-2001 arasında tarihinin en büyük ‘finansal manipülasyonu’ ile karşı karşıya kaldı. 57. Hükümet ‘pasifize’ edilip Kemal Derviş’e teslim edilirken, koalisyon ortağı partiler siyasi dinamik içinde eridi. Türkiye’nin değerlerinin tasfiye edilmesi süreci başladı... 6- Türkiye’de rejimle ‘düellosu’ olanlar ve Devlet düşmanı eski ‘bazı fraksiyon mensupları’, yukarıdaki dinamiklerle eşzamanlı harekete geçti ve TSK’ya saldırı da yerlerini aldılar...”

Sevgili dostlar, durum Türkiye adına çok ciddi bir noktaya geldi ve konu artık SİYASİ değil! Saldırı ekonomiden-siyasete her alanda DEVLET’i tehdit eden bir şekil aldı. Daha açık yazayım; sorun “Hükümeti, TSK’yı ve/veya bazı kurumları” aşarak Türk DEVLETİ’nin varlığına yönelik bir durum haline geldi ve her Türk vatandaşı olanları net olarak idrak etmek zorunda!

Son söz: Ben hatırlattım, konuyu derin sorgulayanlar çok ama çok önemli çıkarımlar yapacaklardır...

Önemli not: Obama’nın dünyanın denklemi adına içeride verdiği savaş çok çok önemli. Derin yapıların kontrolü tam olarak kaybettiği, demokrasi-insan hakları ve hakça bölüşümün esas olduğu bir Amerika, bütün dünya için umut olabilir...