Başka çok önemli görevlerde de bulundu; türlü çeşitli küçültücü karikatürünü çizenleri de; aleyhine hak etmediği kadar kötü, hatta iftiraya dayanan yazılar yazanları da dava etmedi.

Onun iktidar dönemlerinde; kendi çıkardığım gazetemde de; Yalvaç, Isparta; Akşehir'de çıkan gazetelerde de aynı koltuklarda oturanları çıldırtabilecek yazılar yazdım. Ne tekzip gönderildi, ne de dava açıldı... Belki de güçlü zekasıyla "yalanlama yapmanın ve dava açmanın, karşı tarafa değer vermek anlamına geleceğini" düşünüyordu. Yahut bu gibi işlere zaman ayıramayacak kadar, kendi görevine değer veriyordu.

Kendi isimleri ve makamları zikredilmeyen; üstelik içinde hiçbir kötü söz bulunmayan yazılar yüzünden; dava açanlar ise; düşünme ve ifade özgürlüğünü engellemiş ve hatta yasaklamış olurlar.

Demirel ile birkaç yönden hemşeri idik. Yalvaç,  onun köyünün bağlı olduğu Atabey gibi, Isparta iline bağlıydı.şimdi de öyle.

Mülkiye öğrencisiyken YALVAÇ POSTASI adlı gazeteyi çıkarıyordum. Akşehir'de stajdan sonra avukatlık yaparken ise; HALKÇI AKŞEHİR gazetesini çıkardım.

Yüce Meclise geldikten sonra ULUS gazetesinde yazdım. Gençlik coşkusuyla, dönemim yöneticilerine hep çattım. Hiç mahkemeye çağrılmadım. Şimdilerde ise;  Eşim "Yazmamam; yazacaksam da; bahse konu insanları methetmem  için" sıkıştırıyor beni!  "Başını belaya sokma!" diyor ısrarla.

***

Mülkiye'den birincilikle mezun olunca; kaymakamlık stajı için, Isparta maiyet memurluğuna atandım. Vali bey beni, Atabey Nahiye Müdürü olarak görevlendirdi.  Demirellerin köyü de, o nahiyeye bağlıydı.  Böylece İslamköy'ün de bağlı olduğu Mülki idare amiri oldum. Hemşehrilik ikileşti.

Isparta çevresi halkı gibi, Atabey'liler de; halıcılık ve Gül yağcılığı ile çok zenginleşmişti. Orta okul ve hatta mahkemesi bile vardı.

Bir yerli öğretmen evine yemeğe çağırdı; çatal ve kaşıkları gümüştendi. Orta okulun voleybol alanında memurlarla, arada maç yapardık. Rahmetli Demirel'in  en küçük kardeşi Hacı Ali Demirel de; voleybola katılmak için, köyünden yürüyerek gelirdi.

Ben de, bağlı köyleri tanımak için hepsine yürüyerek gittim. İslam köy diğerlerine göre nahiye merkezine daha yakındı.

Milletvekilliğimde, Demirel aleyhine çok konuşma yaptım. Yanıtlamadı; selamı sabahı da kesmedi. Yalnız Senirkentli bir milletvekili; "Hemşehrimizi kötüleme" diyerek üzerime yürüdü.

Bir darbe döneminde Demirel içeri alınmıştı. Ankara'daki Ispartalılar, Hacı Ali Demirel'in Tren garına yakın özel okulunda toplanmışlar. Kan kardeşim Milletvekili Yusuf Uysalın rica ve zorlamasıyla; ben de gittim.

Babası Hacı Yahya Demirel; "Benim oğlumu versinler... Makam koltuk istemeyiz; ben ona bakarım" diyerek ağlıyordu.

Her şey gelip geçici; mağrur olmak ve herkesi korkutmak hiçbir makam sahibine yakışmaz. Rahmetli Süleyman Demirel aşırılığa gitmediği için; birçok kez gitse de, yeniden geldi. Ardında temiz, kuşkusuz ve düşmansız anılar bıraktı. Allah gani -gani rahmet eylesin.