Dünyanın en sıkıcı durumu beklemek; bekletilmek.
Bekle.
Saatlerce, belki aylarca belki de y
ıllarca…
Bekle.
Sabret.
Ve beklemek belirsizliktir.
Sabretmemekten vazgeçmemektir.
Siz hastanenin do
ğum odası kapısında bekleyen babanın heyecanını bilir misiniz? Dünyanın en sıkıcı durumudur..
Hep bekleriz
Trafik s
ıkışıktır, öndeki araçların yol almasını bekle.
Yaya isen yeşil ışığın yanmasını bekle.
Öğrenci isen karne notlarının iyi gelmesini bekle.
Mevki bekle…
Makam bekle..
Ay sonunu bekle…
Sevgiyi bekle..
Sevgiliyi bekle.
Bir yere görü
şmeye gidersiniz. Kapıda mahkeme suratlı birisi vardır. Görür görmez “bekle” der.
Siz kimsinizdir, neden gelmişsinizdir, adınız ne, soyadınız ne sormaz bile…
“Bekle” der, sadece beş harfli bir cümle “bekle”
Onun görevidir “bekletmek”
Bekle, beş harf iki hece tek bir kelime..
Hüzün barındırır, 
Sevgi barındırır.
Bekle diyen bekler, bekleten de öylesine.
Hani demi
şler ya olumsuz düşünceler için “bekle sen, bekle balık kavağa çıkıncaya kadar “ diye,
Hani demişler ya, “ölme eşeğim ölme” diye.
Hani demişler ya “Bekle koca kız bahtın açılsın “ diye..
Nerden aklıma geldiyse şimdi, “iddet müddeti beklemek “ vardır birde…
Bekle!
Yaln
ız unutma!
Sabır için de “Sabreden derviş muradına ermiş” demişler…
Ne güzel değil mi?
Sabır…
Beklemek sıkıcıdır… ve beklemek, beklenene değerse güzeldir.
Ve hüzün getirir kimi zaman kimi zaman da mutluluk…
Her 
şey gönlünüzce, beklentilerinizce olsun.