Cumhurbaşkanlığını az görerek; bütün yetkilerin kendisinde toplandığı Devlet Başkanı olabilmek, tatlı bir hayaldir. Her milletvekilinin böyle bir hayal görmesi ve her parti başkanının bu hayalini gerçekleştirmek istemesi normal sayılabilir. Fakat bu uğurda ülkemizin ve insanlarımızın tehlikeye atılması, affedilemez bir günah teşkil eder.
Mecliste temsil edilen diğer partiler bu sisteme karşı oldukları için; terör örgütüyle aşırı yakınlığı olan hatta onun temsilciliğini yapanlarla anlaşıp; meseleyi kestirip atmak doğru olur mu? Vatandaşların yüzde doksan dördü bunu onaylamaz. O yüzde doksan dördü bir tarafa bırakıp öteleyerek; yüzde altının ülke için tehlike teşkil eden isteklerine boyun eğmek, elbette yanlıştır. Yüzde doksan dört içindeki hiçbir vatandaş silahları bırakmayan terör örgütüyle ve destekçileriyle el sıkışmayı kabul edemez. İşin farkında değilse veya particilik inadıyla tehlikeyi görmezden geliyorsa; bir şey diyemem. Fakat mutlaka bir gün herkes bu yanlışlığın farkına varacaktır. Büyük tehlikeler ve sakıncalar yaratılmadan yanlışlık giderilip hasarlar tamir edilmeli.
Binlerce cana kıyan terörün, diyalogla kökünden çözülmesini beklemek hayaldir. Kaçakçılık, gasp ve dış ülkelerdeki Türk vatandaşlarından zorla toplanan servetler, altmış milyar doları geçiyormuş. Batılılar, öteki sömürgeciler ve diğer birçok şer odaklarınca pohpohlanan elebaşların, sürekli katlanan bu haram servetten vazgeçecekleri beklenebilir mi?
Türkiye Cumhuriyetini güç durumda bırakmak ve gelişmesini engellemek için teröre büyük kaynaklar aktaran dış ülkeler, hatta birçok komşularımızla sözde müttefiklerimiz, hiçbir şekilde bizdeki problemlerin sonlanmasına razı olmazlar. Bu devletler hangileri derseniz; biraz dikkat edip kafanızı yorunca bulabilirsiniz. Bize Sevr felaketini kabul ettirebilmek için; gemilerinin toplarını doğrultarak; Yunan askerlerinin İzmir'e direnme olmadan çıkmasını sağlayan o günün tabiriyle YEDİ DÜVEL ve onların emrindekilerdir bunlar! Üstüne komşularımızdan birçoğunu ve Yunanistan'ı, Güney Kıbrıs Rumlarını ve Suriye ile benzerlerini de ekleyebilirsiniz.
Bizim canlanıp Viyana'yı yeniden kuşatacağımızı; eski tarihsel gücümüze ulaşacağımızı sanıp, korkarlar. Hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyetinin güçlenmesini istemezler. Sonradan dost gibi görünseler de; o sahte dostluk, kendi savaşlarında bizi fedai olarak kullanmak için kurulmuş bir tuzaktır. Oluşturdukları ittifaka bizi almış olsalar da; halis emellerle değil, emirlerinde kullanmak içindir. Aslında iç barışımızı sağlayarak selamete ulaşmamızı hiç istemezler.
İnşa Allah, benim gibi düşünenler yanılmış olalım. Ülkemize tümden barış ve kardeşlik gelsin! Hepimizin eşit oy verme ve yönetimde temsil edilme hakkımız olduğuna göre; kimse devletimizin kolluk güçlerine silah çekmesin! Dış ülkelerin bizi birbirimizle çatıştırarak yok etme heveslerine, hiç kimse alet olmasın! Kimse ülkemizi bölmeye kalkışmasın!
Ne yazık ki; gazetelerde okuyup televizyonlarda dinlediğimiz sızdırılan haberlere göre; böyle güzel bir niyet ve olasılık, ufukta görünmüyor.
Cumhurbaşkanlığının da, Başbakanlığın da, devlet başkanı gibi yetkileri ve ülkeye hizmet ederek tarihe geçme olanağı vardır. Başkan olabilmek için, ülke bütünlüğünden ve geleceğinden hiçbir taviz verilmemeli.
}