Muğla Milas, yıllarca yaşadığım, lise hayatımın geçtiği bu şehir Zeynep gelince bir başka güzelleşti. Uyku vadisi, Şeytan yalısı, Zeus karios tapınağı Zeynep'in en etkilendiği yerlerdi.

Son akşam aileler bir araya gelince Zeynep ve ben birbirimize bakıyor, söze nasıl başlayacağımızı bilemiyoruz. Zehra Teyze ve annem birbirlerine yöresel yemeklerin tarifini veriyorlar, babam köşede kitap okuyor, kızlarda ellerinde telefon kendi halinde takılıyorlardı. Bütün cesaretimi toplayıp;

"Bizim size söylemek istediğimiz bir şey var" dedim.

Herkes susup, dikkatlerini bize verdiler. Böyle olunca derin bir nefes alıp devam ettim.

"Baba, Zehra Teyze bize kızmayın, biz buralarda körelip gitmek istemiyoruz. Bizim hayallerimiz büyük. Biz şey.."

"Siz ney kızım?"

"Baba biz Zeynep'le İstanbul'a gitmek istiyoruz."

Sessizlik sardı her yeri. İçimizi, dışımızı... Bu iyiye mi alametti, kötüye mi? Bekliyorduk, sadece bekliyor, ağızlarından çıkacak tek sözün değiştireceği kaderimize susuyorduk.

"Kızım, beni bu güne kadar hiç utandırmadın. Hep gurur verdin, hayırlı bıir evlat oldun. Ela bu kararınız için emin misiniz? İstanbul güzel ama zor bir şehir. Yapabilecek misiniz?"

"Düşündük baba. Burada kalıp sadece boşanma davalarından para kazanan, hayata küsmüş biri olmak istemiyorum. İstanbul'da gidip İstanbul kadar büyümek istiyorum."

"Benim yüzümü yere eğdirme Ela."

"Söz babacığım. Senin kızın olmaktan hiç bir zaman vazgeçmeyeceğim."

"Tamam, kızım hayat senin hayatın. Bana düşen ne olursa olsun yanında durmak."

"Cansın baba sen... Zehra Teyze sen ne diyorsun?"

"Anne eğer sen de uygun görürsen hep birlikte taşınalım İstanbul'a."

"Yok evladım. Ben babanın memleketinden ayrılamam. Siz Ela ile birlikte birbirinize iyi bakın."

Mutluluk, sevinç, gözyaşı, her şey birbirine karıştı ama en çok umut vardı...

 

İstanbul'a gitmeden önce Ayşegül'ü aradık. İstanbul da tek başına yaşıyordu. Bir süre Onda kalmak istediğimizi söyledik.

"Ne demek bir süre siz bir gelin bakalım, salmam başka yere. Bu ev kocaman hepimize yeter."

Ev gerekten çok büyüktü. Üç katlı,  sekiz odalı her odasında ebeveyn banyosu vardı. Alt katta büyük bir salon, mutfak ve çamaşır odası vardı. Ayşegül dediğini yaptı. Başka bir ev bulmamıza engel oldu.

"Eğer bu evden başka yere giderseniz bir daha yüzünüze bakmam."

"O zaman odaları bize kirala."

"Ben kira vermiyorum ki, sizden alayım."

"Tamam, elektrik, su, doğalgaz ve mutfak bize ait olsun."

"Onlar babamın hesabından otomatik ödeniyor."

"Babanla konuş biz ödeyelim."

"Saçmalamayın. Paranız cebinizde kalsın. Sonra bende olmazsa siz de, siz de olmazsa bende. Artık şu para meselesini kapatalım.

Kapattık. Ayşegül dediğim dedik bir kızdı. Yurtta ilk zamanlar bizimle hiç muhatap olmazdı. Eve çıktığımız zaman sık sık ziyaretimize gelirdi. Elleri poşetlerle dolu olurdu. Onu da grubumuzun içine katmıştık. Bizim için böylesi daha iyi olacaktı. Paramız cebimizde kalmıştı ama rahat değildik. Evi bizim olarak görmüyor burada misafir olduğumuzu düşünüyorduk.

Ayşegülün aracılığı ile hukuk bürosunun birinde işe başladım. Zeynep de iş arıyor, arada dans edebileceği organizasyonların peşinden koşuyor, yarışmalara başvuruyordu. Ankaradaki hayatımıza burada devam ediyorduk. Bir Madamımız eksikti. Onu da sık sık arıyor hatırını soruyorduk. Kimseye bir zararımız yoktu. Sevincimi, mutluluğumuz, acımız, davamız bizimdi. Kimseye dokunmuyorduk. Borsadaki paramı da güzel bir kazanç sağladı bana. Biraz daha beklesem bir hukuk bürosu açabilirdim. Ama benim kafamda bşka şeyler vardı. Zeynepi mutlu etmenin bir yolunu arıyordum.

 Ayşegül çok sosyal biri olduğu için davetleri, partileri eksik olmuyordu. Genelde Zeynep ona eşlik ederdi. Parti demek dans demekti onun için. Arada ben de katılıyorum ama genelde evde terlik, televizyon, pijama üçlüsüyle takılıyordum.

Zeynep zamanla kusun birin de dans hocalığına başladı. Sınavlara girip konservatura girdi. Onun zaten avukatlıkla işi olmazdı. Çünkü hiç istememişti.

Ayşegülle hiç kavgamız olmamıştı.Zeynep'le arada kavga ederdik, sonrada birbirimze dayanamazdık.

Son günlerde Zeynep de bir değişiklik vardı. Sürekli dalıyor içine kapanıyordu. Akşam odasına kapanıyor, sabahta bir şey söylemeden çıkıyordu. 

Sabırlı olmalı beklemeliydim. Elbette dilin sustuğunu söze gelecek, dile gelecek anlatacaktı.

 

font-family:"Times New Roman","serif";mso-bidi-font-family:Calibri;}