Ah Akşehir’im! Vah Akşehir’im. Ne olacak senin sonun böyle. Bildim bileli aynısın. Değişmedin, değişemedin, daha doğrusu değiştirilemedin bir türlü.

Akşamları ölüsün, gündüzleri yorgun. Dayamışsın sırtını dağlara, sürekli uyumak istiyorsun. Arada bir uyandırmaya çalışıyorlar seni ama oda nafile, oda boş. Uyanmanı istemiyorlar sanki seni uyandıranlar. Uyandırırken bile ciddiyetsiz ve yapmacık davranıyorlar.

Ah Akşehir’im! Vah Akşehir’im. Yorgun ve bitkin görünüyorsun. Sokaklarından çocuk sesleri eksik olmazdı. Anneler, teyzeler ve ablalar kaldırım üstlerin de sohbet etmekten biri birilerine doyamazlardı. Şimdi sen uyuyorsun ya! Senin yüzünden çocuklar, teyzeler, anneler kısaca tüm halk senin gibi uyumaya başladı..

Tabii sen uyurken bu olan bitenlerden de bihabersin. Sen uyurken neler oldu neler. Mesela nüfusumuz azaldı. İnsanlar senden toplu halde kaçar oldu. Hem zengine hem de fakire dar gelmeye başladın.

Bitti mi? bitmez. Sana yazmayla anlatamam belki derdimi ama, olsun yazabildiğim kadarını yine de anlatmaya çalışayım sana.

Yarım asırdır, Konya ile Afyon arasında yolcuların zaruri ihtiyaçlarını görebildiği, otobüs durağına benzer bir şehre bürüdün kendini. Aciz ve işe yaramaz pısırık bir şehir oldun. Uyuduğun için farkında değilsin belki ama öylesin işte.

Ben böyle yazıyorum diye hemen asma suratını. Dost acı söyler. Gerçekler acıdır biliyorum. Sen bu hale gelecek bir şehir asla değilsin ama, maalesef bu duruma geldin, getirildin.

Kalk artık şu uykudan. İnsanımız senden akşamları ışıl ışıl olmanı, gündüzleri ise şımarık bir çocuk gibi davranmanı bekliyor.

Kalk artık aç gözlerini. Bir bak şöyle. Yarım asırdan beri hep aynısın. Akşamları dört sokak köpeği harici ne görebileceksin. Uyanman lazım artık. Sen uyudukça esnaf siftah yapamaz hale geldi. Köylü, sebze ve meyve üretemez durumda. Sen uyudukça amir, memur ve parası olan herkes alışveriş için sağa sola gitmeye başladı.

Uyan uyan artık. Yoksa sonun son değil. Vilayet olmayı beklerken bir bakmışsın ufacık bir kasaba oluvermişsin. Sen kasaba olursan Yunak, Tuzlukçu, Doğanhisar ve Çeltik ilçelerinin de senin bu uyku severliğin yüzünden, birer köy haline dönüşeceğini bilmelisin.

Eeee ne yapayım? Diye mi soruyorsun. Bir an önce beş ilçenin halkını birleştirip, el ele verip daha güzel yarınlar için çaba göstermelisin. Bir ve bütün olmalısın ki; beş ilçede yaşayan halkın maddi ve maneviyatının pozitif yönde değişmesini sağlamalısın. Nüfusunu bu sayede artırıp vilayet olma yolunu açmalısın. Yoksa bin asır geçse dahi, senin il olman hayalden öteye geçemeyeceğini bilmelisin.

Sen artık uyanmalısın. Kendine gelmelisin. Sen binlerce asır insanlığa medeniyette, kültür ve sağlıkta ön ayak olmuş bir şehirsin. Sen şehir değil şehirden de ötesin. Beş ilçenin birleşmesi ve Akşehir’in il olması için elinden gelen her gayreti göstermelisin.

Söz saygı değer büyüklerimizin, uyutmak ve uyandırmakta onların elinde deme sakın. Sen büyüklerden de büyük olduğunu hatırlamalı ve gücünü bilerek hareket etmelisin.

Sen yüz yıla yakın bir zamandır her dönem değişkenlik gösteren, işe yaramaz on dudak arasına teslim etmişsin kendini. Ne geldiyse yıllarca cennet şehrimizin başına doymaz tükenmez karun hırslı, menfaatçi, ikiyüzlü ve dalkavuk tipli bu on dudak cebini seven iş bilmezlerin, seni uyutarak bu hale getirdiğini her daim hatırlamalı, zihninde bunları canlı tutmalısın. Ve bilmelisin ki; bu on dudaklar kim güçlüyse hep onların yanında, öyle ya da böyle bir baş köşe kaparak her zaman dudak sahibi olurlar. İşte sen bu BUKALEMUNLARI iyi bilmeli özellikle de gizlendikleri bu baş köşelere dikkat etmelisin.

SON SÖZ; Yalnız kendini düşünen insan, yumurtasını pişirmek için, gerekirse komşusunun evini yakarmış. Bir yumurta yemek için, yıllardır bu şehri yakan menfaatçi kendini bilmezlerin, ne zaman pişirdikleri yumurtalar boğazlarında kalırsa, işte o zaman Akşehir il olacak,, il olduktan sonra da güven ve huzuru bulacaktır. Hayal değil gerçek. Bir gün muhakkak il olacak cennet şehrimiz. Ama ne zaman? İşte onu tahmin etmek mümkün değil.