Sevgili Akşehirliler, seçimin hemen arifesinde 30 Mart günü kaleme aldığım umudumuzu hiçbir zaman yitirmememiz gerektiğini en güzel şekilde vurguladığını düşündüğüm Nazım Hikmet üstadımızın “Yaşamaya Dair” şiiri ile birleştirerek kaleme aldığım ve 2 Nisan günü bu köşeden yayınlanan yazıda sizlere sunmaya çalıştığım duruşun/yaşam felsefesinin paralelinde bir duruş sergileyerek, 31 Mart günü sandıktan en güzel cevabı vererek çıktınız/çıktık.

Akşehir’in bu güzel duruşu göstermesinden dolayı son derece mutlu ve gururlu olduğumu ifade etmeliyim. Zira Akşehir halkının, “Nasreddin Hoca Torunları’nın uzun yıllardır hüküm süren karanlığa doğru giden bu gidişe dur demesi gerektiğini düşünüyor ve bekliyordum. Bu umutlu bekleyişim netice verdi ve çok şükür ki 1 Nisan sabahı uyandığımızda ülke genelinde olduğu gibi Akşehir’imiz için de aydınlık günlere yol almanın ilk adımlarını atmış olduk.

Seçim öncesi 30 Mart günü kaleme aldığım umudumuzu her şekilde ayakta tutmamız gerektiğini vurgulayan Nazım’ın şiirini eklediğim son yazıdan sonra bu kez de seçim sonrası bu ilk yazıda, değişimi başlatan ülke insanları olarak bizlerin duygularına sonuna kadar tercüman olduğunu düşündüğüm, Adnan Yücel’in kaleme aldığı henüz herşeyin yeni başladığını anlatan muhteşem şiirini paylaşmak istiyorum sizlerle,

YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK

Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşeler de açılır üstümüzde
leylaklar da güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Bir önceki yazıyı, “Şehirlerimiz için aldığımız kararların, mutlu bir yaşam süreceğimiz aydınlık yarınlara kavuşturması dileğiyle.” diyerek sonlamıştım. Seçim sonrası bu ilk yazıyı ise Adnan Yücel’in duygularımıza en güzel şekilde tercüman olan şiirinin sonu ile bitireyim,

Sonuç: “...bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek.”