Aynı seri üzerine yazmaya devam ederken her yazı için farklı bir giriş kısmı yazmaya devam ediyorum. Bu giriş kısmı yeni okuru konuya hazırlamak için yardımcı olabilir. Öte yandan üzerinde durduğum maddelerin de dışında bu giriş kısmı ufka bakmak metaforunun kendisi üzerine yazmak için de belli bir alan oluşturuyor.

Okurlarımdan, yazı dizisinin adının neden Ufka Bakmak olduğuna dair sorular aldım. Bu başlık adı için Friedrich Nietzsche’den ilham aldım. Nietzsche diyor ki: “Canavarlarla savaşmayın, canavar olun, eğer boşluğa yeterince bakarsanız o da dönüp size bakacaktır.” Yazı dizisi ufka bakmanın metotları üzerine. Ufka yeterince baktığınızda o da dönüp size bakacaktır.

Kontrollü Bir Canavar olun

Elbette burada canavar, metaforik bir öğe. Platon; “insanın değeri, güç ile ne yaptığıdır” diyor. Demek ki insanları değerlendirebilmek için ellerinde bir güç olması gerekli. İyi insan ve kimseye zararı olmayan insan kavramları kulağa hoş geliyor ama ne kadar doğru ve yeterli bir değerlendirme ölçütü bunlar? Gerçekten de tek niteliği iyi insan olmak olan insanın dünyaya bir etkisi olmadığını ve tam olarak var olmadığını söyleyebiliriz. O sadece bir tavşandır, güzel ve belki parlak tüyleri vardır ama o kadar. Oysa olması gereken şey tam olarak güçlü bir canavar olmak ve bunu kontrol edebilmektir. Güçlü insanların tehlikeli olabileceklerini düşünebilirsiniz ama böyle düşünüyorsanız henüz zayıf insanlarla tanışmamışsınız demektir.

Hep değindiğim üzere hayat, karmaşalar ve felaketlerle doludur ve savaşmamız gereken çok fazla ejderha sürekli karşımıza çıkacaktır (Ejderha metaforu üzerine daha fazla okumak isteyen okurlar Ufka Bakmak-2’yi okuyabilirler). Böylesi bir gerçeklik açıkça dururken tek niteliği iyi olmak olan bireyler yetiştirirsek karşımıza çıkacak olan şey yalnızca zayıf, intihar eğilimleri olan, ne yapması gerektiğini bilmeyen bir topluluk olacaktır. Bunun tam tersi, kontrol yetisi olmayan canavarlar yetiştiğinde ise karşımızda narsisist ve psikopatik manipülatörleri bulabiliriz. Bu iki seçenekle de karşılaşmaya mecbur değiliz. Burada ideal olan çözümü, sağduyuyla rahatça bulabiliriz.

Bir arkadaşınızla tehlikeli bir yerde kamp yapmaya giderseniz yanınızda tek özelliği iyi insan olmak olan birini istemezsiniz. İsteyeceğiniz şey tam olarak düzenli spor yapan, güçlü ve silah kullanmayı bilen ama bunu kötüye kullanmayacak kadar da duygusal kontrolü yüksek birisidir. Bu sadece arkadaş için değil sizin için de geçerli. Sizden beklenen şey de tam olarak güç uygulama kapasitesi olan ama bunu kontrol edebilen kişiler olmanız.

Nereden başlayabilirim sorusuyla sıklıkla karşılaşıyorum. Gidin ve koşun, dağ tırmanışı yapın, nasıl ağırlık çalışacağınızı öğrenin, dövüş sporlarıyla ilgilenin, taekwondo ya da judo yapın. Bunları ilk fırsatta dövüşmek için mi öğreniyorsunuz? Tabii ki hayır. Çeşitli dövüş sporlarında dünya dereceleri olan ya da SAT komandosu olan arkadaşlarımı daima insanlara sokak kavgalarından uzak durmalarını öğütlerken görüyorum.

Gerçekten de sorunlar içerisine sıkışmış, ne yapacağını bilemeyen ve intihar eğilimleri olan bir öğrencim olduğunda ona söyleyebileceğim en kötü şey, sen olduğun gibi iyisin demektir. Söylenebilecek birkaç rahatlatıcı ve onaylayıcı cümle belki öğrencinin kendisini bir gün için daha iyi hissetmesini sağlayabilir. Peki, ortaya çıkmasını istediğimiz insan onay bağımlılığı peşinde koşan ve zayıflıklarıyla yıkıma doğru yürüyen bir kimse mi? Söylenecek doğru şeyler şunlardır: Hayır, gerçek şu ki sen olduğun gibi iyi değilsin. Dünya hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Kendini ortaya çıkarman, zayıflıklarınla mücadele etmen ve yüksek değerli bir insan olman gerekiyor. Yolun çok başındasın ve atman gereken çok fazla adım var.

Sevgiyle Akşehir.

DEVAM EDECEK