Bir önceki yazımda; hayata dair sağlam bir duruş kazanmak, ileriye adım atabilmek ve başarılı olmak için gereken bir takım algoritmik prensipleri ele almış ve anlamlı bir bütün oluşturanları listelemiştim.

Bugünkü ikinci yazımda, kaldığımız yerden devam edelim:

Korkularınızla Gönüllü Bir Şekilde Yüzleşin

Ortaçağ Avrupası masallarında kahramanlarımız sıklıkla ejderhayla savaşmak durumunda kalır. Ejderhanın arkasında ya bir bakire ya da hazine saklıdır. Ejderha metaforu, karşılaştığımız zorluklara tam olarak uygulanabilir. Neleri yapmanız gerektiğini düşünüyor ve onları sürekli erteliyorsunuz? Nelerden kaçıyorsunuz? Bunlar; önemli bir sınava çalışmak, zorlu bir ortakla sorunlu görünen ticari bir görüşmeyi tamamlamak ya da spora başlamak olabilir. Muhtemelen yapmanız gereken en ivedi şey, gerçekten de kaçtığınız şeyi gönüllü olarak yapmaktır.

Evinizde bulunan yavru bir ejderhanın hayali bir varlık olduğunu varsayar ve onu görmezden gelirseniz, ejderha büyür ve bütün aileyi yer. Şirketiniz için ödemeniz gereken ama ertelediğiniz bir kaç bin liralık vergi borcu o kadar da önemli görünmeyebilir ancak bu zamanla katlanacak ve şirketiniz haczedilecektir. Sorunlarla onlar küçükken, gönüllü olarak yüzleşin ve onları halledin.

Doğada bir tehditle karşılaştığımızda iki farklı biyolojik tepki verebiliriz: kaç ya da savaş. Bu iki tepki farklı nörofizyolojik süreçleri içerir. Savaşmayı seçtiğiniz zaman nöronlarınız buna göre bağlantı kurarlar ve sizi bu savaşı gerçekleştirmek için gereken en iyi savaşçı yapacak şekilde yeniden organize olurlar. Burada kritik olan nokta, gönüllülük ilkesi. Zor bir durumun içinde gönülsüz şekilde kendinizi bulmak hiçbir şeyi ileriye götürmez.

Başarmak İstediğiniz Şeyi Gerçekten İsteyin

Bu ilke de yine nörofizyolojik bir temele dayanıyor. Bir şeyi gerçekten başarmak istediğinizde buna uygun olacak şekilde nörofizyolojik bir yapılanma gerçekleşir. Bunun sonucunda da bütün dünya size adeta sizin amacınıza yardım etmek istiyormuş gibi görünür ve aslında böyledir. Örneğin; çok iyi bir satranç oyuncusu olmak isterseniz ve çalışırsanız uyurken de satranç oynamaya devam edersiniz. Satrançla ilgili herhangi bir haber, pek çok haber arasında hemen dikkatinizi çekecektir. Sevdiğiniz insanlar size hediye alırken satrançla ilgili bir hediye alacaklardır ve hatta onlar da satrançla ilgili enteresan bir haber duyduklarında sizinle paylaşacaklardır. Onlar sizin hangi turnuvalara katıldığınızı ve çalışmalarınızın nasıl gittiğini soracak ve size destek olacaklardır. Satrançla ilgili bu örnek, herhangi bir sanat dalı ya da ekonomik yatırım alanı için de geçerlidir.

Başkalarına Kendilerinin Yapabileceği İşlerde Yardım Etmeyin

İnsanlara yardımcı olma fikri elbette güzel ve bunu sıklıkla yaparız. Peki, insanlara yardımcı olmanın temel koşulu ne olmalıdır? Yaptığımız eylemler ancak bireyleri ve toplumu güçlendiriyorsa anlamlı olabilir. Bu da ancak daha fazla sorumluluk almakla mümkün olabilir. Kendime dejenere olmadan sürdürebileceğim maksimum sorumluluğun ne kadar olduğunu sorarım ve bu sorumluluğu taşırım.

Bazen kendi çocuklarının ödevlerini yapan velilerle karşılaşıyorum. Bu pek çok açıdan zararlı. Öncelikle öğrencinin sorumluluk almasını ve almazsa karşılaşması gereken sonuçlarla karşılaşmasını engelliyor. Öte yandan bunu yaptığınızda çocuğunuzdan nefret etmeye başlıyorsunuz. İnsan çocuğundan nefret edebilir mi? Bu mümkün mü? Evet insanlar, ne kadar aksini iddia etseler de olan şey tam olarak budur.

İnsanlar, yanlış olduğunu bildikleri halde durmak yerine eylemlerine devam ettiklerinde, göstermeleri gereken tepkileri göstermediklerinde, zayıf bireyler olduklarında, öfke ve hınç geliştirirler. Bu durum, çocuklarınıza karşı ve onlar için de geçerlidir. Bu işin doğrusu; sorumluluk alma fırsatı vermek, güçlü olmak ve güçlü bireylerin ortaya çıkmasını sağlamaktır.

Sevgiyle Akşehir.

DEVAM EDECEK