“Pandemi sürecinde diğer sektörlere sağlanan desteklerden mahrum olmasına rağmen, pandemiyle mücadelede ülkesinin insanına yeterli gıdayı sağlayarak hizmet eden çiftçimiz bu sınavı başarıyla geçti” diyen Aziz Bingül’ün açıklamasında dikkat çeken başlıklar şöyle:

“Tarım ve gıda sektörünün gıda güvencesi açısından önemi, pandemi sürecinde çok daha net anlaşıldı. Tarımda kendi kendine yeterlilik ile yerli ve milli üretim kavramları hatırlandı. Bu süreçte paramız olduğu halde dışarıdan pirinç ve buğday bulamadığımız dönemler oldu. Gıda güvencesini sağlamak için orta ve uzun vadeli tarım politikalarının gerekliliği daha net şekilde ortaya çıktı. Ülkeler kendine yeterlilik için ihracatlarını kısıtladı. Gıda milliyetçiliği kavramının yükseldiği bu dönemde tüm ülkeleri gıda güvencesini sağlayamama endişesi sardı.

Kuraklık riski

Kuraklığın dünyada ve ülkemizde ciddi bir gıda krizine yol açması ihtimalinin çok farkında olmadığımızı görüyoruz. Ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlarımızı etkileyecek olan böyle bir krizin olumsuz etkilerinden korunmak için acil olarak, daha fazla zaman kaybetmeden gerekli önlemleri almalıyız. Kuraklığın boyutları artarsa paramız olsa bile tarlada ve marketlerde ürün bulamaz hale gelebiliriz.

Çiftçinin finansman sıkıntısı

Çiftçimiz 2020 yılında finansman açısından sıkıntılar yaşadı. Son yıllarda afetlerin de etkisiyle çiftçinin kredi borçları arttı. Çiftçilerimizin bir kısmı, takibe düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapattı. Çiftçinin yüksek faizle borçlanmadığı özel banka kalmadı. Çiftçi borçları, 2019 yılı Tarımsal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Değerinin yüzde 50’sine yaklaştı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre; 2019 yılında 106,3 milyar lira olarak gerçekleşen tarımda kredi miktarı 2019 yılı sonundan 2020 Eylül ayına kadar 122,9 milyar liraya ulaşmış, 9 aylık süreçte bankalardan kredi kullanımı yüzde 15,6 artmıştır. Bu dönemde Tarım Kredi Kooperatiflerinin çiftçiye kullandırdığı kredi miktarı da 2020 yılı 9 ayın sonunda 7,7 milyar olarak gerçekleşmiştir.

Bu gerçeği görerek, üretimin çok önem kazandığı pandemi ve kuraklık sürecinde, çiftçimizin ödeyemeyerek takibe düşen borçları ile yüksek faizle yapılandırdığı borçlarının faizsiz olarak uzun vadeye yayılması çiftçimizin rahat bir nefes almasını sağlayacak, çiftçimizi tarıma kazandıracaktır. Şunu unutmamak gerekir ki; zor bir süreçten geçtiğimiz bugünlerde ülkemizin hem çiftçimize hem de onun üretimine çok ihtiyacı vardır. Finans sektöründe en çok sıkıntı çeken kesim küçük çiftçilerdir. Ziraat bankasından kredi almakta zorlanan küçük çiftçiler, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve özel bankalara yönelmekte, buralardan yüksek faizle kredi çekmekte, çok pahalı girdi, alet ve ekipman temin etmektedirler.

Aile işletmelerine pozitif ayrımcılık yapılmalı

Küçük çiftçilerimiz; aile işletmelerinde üretim yapan, geliri yeterli olmayan kesimdir. Bu nedenle yüksek maliyetle kullandıkları ayni ve nakdi kredileri geri ödemekte büyük zorluklar çekmektedirler. Bu durumda olan çok sayıdaki aile işletmelerinin ayakta kalabilmeleri için pozitif ayrımcılık yapılmalı, daha düşük faizle kredi kullanmaları sağlanmalıdır. Aile işletmelerimiz desteklerden daha az yararlanmaktadır. Bu işletmelerimiz destekleme bütçesinden daha fazla pay almalıdır. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri çiftçimizin düşük faizli kredi ihtiyacının tamamını karşılamalıdır. Tarım Kredi kooperatifleri faizlerini Ziraat bankası seviyelerine çekmelidir.

Artan enerji maliyetleri

Diğer yandan; devam eden kuraklık nedeniyle cazibe suya ulaşması mümkün olmayan çiftçilerimiz, daha çok yeraltı suyunun daha derinden çekilmesine ihtiyaç duyacak, bu da elektrik maliyetini çok fazla yükseltecektir. Zaten elektrik fiyatlarının yüksekliği nedeniyle üretimde zorlanan çiftçiler üretimden tamamen uzaklaşabilir. Bu durum üretim için ciddi bir tehdit oluşturabilir. Yaşanacak bu olumsuzluğu şimdiden öngörmek gereklidir. Elektrik tarifesinde daha fazla gecikmeden ciddi bir indirim yapılmalıdır. Kuraklık kapıya dayandı, kaybedecek zamanımız kalmamıştır.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nce her yıl yayınlanan ‘Su Kullanım Hizmet Bedeli Tarifelerine’ göre de buğday, ayçiçeği, çeltik, pamuk, mısır, meyve ve sebze son bir yılda cazibe sulamada yüzde 20,8 ile yüzde 25 arasında, pompaj sulamada ise yüzde 31,6 ile yüzde 34,8 arasında değişen oranlarda artışlar olmuştur. Yeraltı suyu kullanım ücreti, 6 yılda 17 kat artış göstermiştir.

Et ve süt fiyatlarına yapılan müdahale, yem fiyatlarına yapılmadı

Süt ve besi fiyatları artmazken, yem fiyatlarındaki bu yüksek artışlar 2020 yılında üreticimizi ciddi bir şekilde etkilemiş, hayvancılık sektörüne büyük bir darbe vurmuştur. Et ve süt fiyatlarını baskılama girişimlerine acilen son verilmelidir. Paramız olsa da artık üretici ülkelerden damızlık ve besilik hayvan ithalatı hem zordur, hem de pahalıdır. Pahalı ithal edilen ürünlerle insanlarımızı besleme imkanı yoktur. Süt fiyatları acil olarak 1,5 pariteye göre 3 liranın üzerine çıkarılmalı, hayvan kesimleri önlenmelidir.

2020 yılı besiciler için sıkıntılı geçmiştir. Pandemiye bağlı talep daralması ve yüksek yem fiyatları üretimi zora sokmuştur. Yağsız karkasın 1 kilogramıyla satın aldığı besi yemi miktarı Ocak ayında 20,1 kilogram iken Aralık ayında yem fiyatlarının da yükselmesiyle birlikte 16,1 kilograma kadar düşmüş, besicilerin alım gücü yüzde 19,8 azalmıştır. Özellikle bugünlerde Et ve Süt Kurumu besi alım fiyatlarına acilen zam yapmalıdır.

Üretici iş bırakıyor

Malını elden çıkaran üreticilerimiz bu işi bırakmaktadır. Bu durum besi üretimi için çok büyük bir tehdittir. Desteklemede yüzde 2-4 arasında uygulanan stopaj kesintisi kaldırılmalı, desteklerde adalet sağlanmalı, küçük aile işletmelerine öncelik verilmelidir. Çeşitli nedenlerle Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) dahil edilemeyen ancak tarımsal üretim yapılan araziler de tarımsal desteklerden faydalanmalıdır.

Gübre ve zirai ilaçlar

Gübre fiyatları, artan döviz kurlarının etkisiyle yükseldi. Gübre kullanımı, fiyat artışından olumsuz etkilenmektedir. Bunun önüne geçmek için gübre fiyatları artışlarına paralel olarak gübre destekleri artırılmalı, çiftçinin gübre kullanımından uzaklaşması önlenmelidir. Yine 2020 yılında, önemli girdi kalemlerinden birisi olan zirai ilaçlarda yüzde 25 ile yüzde 87 arasında değişen fiyat artışları olmuştur. Zirai ilaçlarda uygulanan yüzde 18’lik KDV çiftçiye destek olarak verilmelidir. Organik, organomineral ve toprak düzenleyicilerin kullanımını yaygınlaştırmak için desteklemeye devam edilmelidir.

Pazarlama sorunu, üretim planlaması

Temel ürünlerimiz olan patates, soğan ve domates gibi ürünlerimizde pazarlama sorunları çözülmelidir. İhracat pazarlarımızın kaybolmaması ve iç piyasada ürün fiyatlarının üretici aleyhine gelişmemesi için portakal, soğan, limon ve patates gibi ürünlerde ihracat yasakları getirilmemelidir.

Ülkemizde üretim planlamasının yapılamaması zaman zaman patates ve kuru soğan başta olmak üzere birçok üründe arz talep sorunu yaşanmasına sebep olmaktadır. Üretim planlaması tüm ürünlerde süratle hayata geçirilmelidir.

Sözleşmeli üretim, lisanslı depoculuk ve ürün ihtisas borsaları yaygınlaştırılmalıdır. Depo kurulumu tüm bölgelerde destekleme kapsamına alınmalıdır. Ülke içi bitkisel ve hayvansal üretim teşviklerine devam ederek, besilik dana da dahil her türlü ithalatın kısa zamanda ülke gündeminden çıkarılması sağlanmalıdır. Başta peynir olmak üzere ürünlere katma değer kazandırılma ve markalaştırma çalışmalarına hız verilmelidir.”

Akşehir Ziraat Odası Başkanı Aziz Bingül; “Birçok sektör üretimde zorlanırken, zor şartlara rağmen tarımsal faaliyetlerine devam eden ve halkın sofrasından üç öğünü eksik etmeyen çiftçinin değeri bilinmelidir. Ülkemizin gıda güvencesini sağlayan eli öpülesi çiftçilerimize teşekkür ederim” dedi.