İşte o gün bugündür, insanlar birbirlerine gidip gelmez oldular. Evlerimiz misafir bereketine, gönüllerimiz dost sohbetlerine hasret kaldı. Ev yemekleri eşliğinde yiyip içmek ve uzun oturmalar yerini, kısa süreli ve pratik buluşmalara bıraktı.

Günümüzde lokanta veya kafelerde misafir ağırlamak, modern yaşam olarak görülür oldu. Ve bununla birlikte, artık sosyal medya sayfalarından dostlar arkadaşlar hatta akrabalar birbirlerinden haberdar olmaya başladılar.

Çekirdek aile ve bireysel hayat uygulamasını benimseyen küresel dünya devletleri, sonunda bizim toplumumuzu da içine almayı başardılar. Yıllardır Müslüman Anadolu insanının ayak dirediği, yeme içme ve muhabbet ortamı böylece bitmeye doğru evrilmiş oldu.

Yirmili yaşların altındaki nesil, misafir veya misafirliğin ne olduğunu tam idrak edemeden, yarının yetişkinleri olmaya aday oldular.

Maalesef zamanımızda bireysellik arttı. Yani birçoğu kendi halinde bir hayat yaşamak istiyor. Misafirliğe gitmek gelmek gibi bir ameli, kendimize yük görür olduk. Hâlbuki ziyaretlerde ve istişarelerde bereket vardır.

Her şeye rağmen biz büyükler, Müslüman Türk ve Kürt kültürüne ait olan misafirliği ve misafirperverliği devam ettirmenin yollarını bulmak zorunda olduğumuzu unutmayalım! Dinimiz İslam’ın misafir ve misafirlik konusunda ki öneri ve emirlerini, çocuklarımıza tatbik ederek aktaralım.

İslam dininde, misafir kabul etmek ve misafire ikramlarda bulunmak ''Allah'a imanın, bir yansıması ve Müslüman olmanın bir gereğidir'' diyen Hz. Muhammed Mustafa s.a.v. efendimiz, misafire ikramın imanla ilişkisine işaret ederken, aynı zamanda Müslümanları misafir ağırlamaya da teşvik ediyordu.

Akrabalarımız başta olmak üzere, güven duyduğumuz arkadaşlarımızla yakınlığımızı dostluğa çevirmek maksadıyla kalıcı iyi ilişkiler kurmanın en güzel yolu, misafir olmak ya da misafir kabul etmekten geçer.

Bu sebeple aynı şehirde yaşıyorsak olsak bile, telefonla arayıp ev sahibinin müsaitlik durumuna göre belirlenen saatler arasında, şehir dışında isek belirlenen günlerde ziyaret yapacağımızı önceden onay alarak, o saatler ya da günler arasında ziyarete gidilmeli. Misafirlik için arayanların talebine mümkün oldukça, olumlu cevap verilmeli ve misafir kapıda samimiyetle karşılanmalıdır.

Misafirliğe giden kimse kapı ziline bastıktan sonra kapının tam önünde değil biraz kenarda beklemeli, eve girince ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı, gözünü sağa sola kaydırarak kişileri ve eşyaları süzmemeli, odalara girip çıkmamalı, özellikle süs eşyalarını karıştırmamalı ve yapılan ikramlar hakkında olumsuz yorumlar yapmayıp teşekkür etmelidir.

Sohbetlerin gülümseyen yüz ifadeleriyle ve nazik bir dille olmasına özen gösterilmeli. Muhatabınızın açmadığı özel konuları deşmek yerine, genel manada daha yüzeysel olarak konuşmalısınız.

Ev sahibi olarak, misafirlere ilgi ve alakada kusur edilmemeli, hele ki televizyon kanallarını gezerek ya da akıllı telefondan sosyal medya sayfalarına girerek, misafir yokmuş gibi davranılmamalıdır.

Misafirin ihtiyaçları ön görerek hareket edilmeli. Tuvaletin yerini göstermek, hazırda temiz havlular bulundurmak, müsait bir odaya seccade sermek gibi. İkramlar konusunda da arka arkaya ‘’hadi buyur ye’’ gibi cümleler kurulmamalı, servis yaptıktan sonra kendi haline bırakılmalıdır.

Misafir hem evin eşyalarını korumak, hem de komşulara rahatsızlık verilmemesi için çocuklarını önceden tembihlese bile, yine de gözü ve kulağı ile takip etmelidir.

Peygamber s.a.v. şöyle buyuruyor: “Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, komşusunu rahatsız etmesin. Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, misafirini ağırlasın ve ona ikramda bulunsun. Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa ya hayır söylesin yahut sussun.”

Ev sahibi, misafir gelecek diye büyük bir telaşa kapılarak bir çok zahmete giriyor. Belki de bu sebepten, misafir kabul etmek istemiyor. Kendinizi külfete sokmadan, israf ve gösterişe kapılmadan evde mevcut olan yiyecek ve içeceklerden ikram etmek daha doğru olacaktır. Çünkü iktisatlı ve cömert olmak, Müslüman’ın şiarıdır.

Peygamber efendimiz ’in hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde, Allah Teâlâ’nın yedi sınıf insanı arşının gölgesinde barındıracağını bildirdiği hadis-i şerifinde sıraladığı zümrelerden birisi de; birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da, ayrılmaları da Allah için olan kimselerdir, diye buyurmuştur.

Başka bir kutsi hadisinde ise, “Benim rızam için birbirlerini sevenlere, benim rızam için bolca infak edenlere, birbirlerini sevmede samimi davranan sadıklara, akraba ve dost ilişkilerini kesmeyenlere veya birbirlerini ziyaret edenlere sevgim hak olmuştur.”