Ünlü Rus edebiyatçı Anton Çehov’un sözüdür; ‘’Duvarda asılı bir silah varsa, oyunun sonunda mutlaka patlar.’’ Bireysel silahlanmanın çığ gibi büyüdüğü Türkiye’de, ‘Nereden buldun?’ sorusuna genellikle ‘İnternetten satın aldım’ cevabı veriliyor. Ve evde, dolapta, duvarda duran o silahlar, gün geliyor, patlıyor.

2017 yılında 4 bin civarında bireysel silah kullanılan olay yaşandı. Bu olaylarda 2 binden fazla vatandaşımız yaşamını yitirirken, 3 bin 500’ü de yaralandı. Kadın cinayetlerinin yarısı, ateşli silahlarla işlendi.



Ruhsatlı silah sayısı, toplam sayının sadece yüzde 10’u kadar. Bunda, ruhsatsız silah yakalatmanın cezasının, ruhsat almak için yapılacak masrafa denk olmasının etkili olduğu iddia ediliyor. Özellikle pompalı tüfeklerin internetten edinilmesinin zor olmadığı ülkemizde, sayısı 20 milyonu bulan silahlar evde bulundurulduğunda, başta ev halkı olmak üzere sahipleri dışında başkaları da bu silahlara kolaylıkla ulaşabiliyor. Örneğin çocuklar, bu silahlarla oynarken kendilerini ya da beraber oynadıkları diğer çocukları yaralayabiliyor ya da öldürebiliyorlar. 2011-2017 yılları arasında Türkiye genelinde 108 çocuk, bireysel silahlanma sonucu yaşamını yitirirken, 11 Kasım’da Yunak’ta, evde bulunan av tüfeğiyle oynayan 3 çocuktan birisi, tüfeğin ateş alması sonucu başından vurularak hayata gözlerini yummuştu.



Basit tartışmaların yaralama veya cinayetle sonuçlanmasına neden olan bireysel silahlanma; asker uğurlaması, nişan, düğün gibi kutlamaların matem günlerine dönmesine neden oluyor. Akşehir’de de yaşanan benzer üzücü olaylarda yaralanan ve yaşamını yitiren hemşehrilerimiz oldu. Özellikle bu konuda İçişleri Bakanlığı’nın genelgeleri doğrultusunda valilikler ve kaymakamlıklar önlem almaya çalışırken, kalıcı çözümün silah edinmeyi kontrol altına almaktan geçtiği biliniyor. Ruhsatsız silahlara olan talebin 15 Temmuz kalkışmasından sonra arttığına dikkat çekilirken; uyuşturucu, terör ve silah kaçakçılığından nemalanan organize suç örgütlerine karşı verilen mücadelenin yanı sıra,  bireysel silahlanmaya karşı da iyi planlanmış ve kararlı bir mücadele verilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu mücadelenin başlama noktasının da, benzerlerinde olduğu gibi; bilinçlendirme ve eğitimlerle konuyu gündemde tutma olduğu vurgulanıyor.



Bir tarafta trafik terörü, diğer tarafta terörle mücadelede kaybettiğimiz canlar, uyuşturucuyla son bulan hayatlar ve bireysel silahlanmadaki artış sonucu vurulan, yaralanan, ölen vatandaşlar. Bir hiç uğruna işlenen cinayetler. Bütün bunlar bir araya getirildiğinde ortaya çıkan tablo, ne yazık ki bir iç savaşta uğranacak sayıda kayıplar ve dağılan ailelere işaret ediyor.