A.B.D.’de epeyce Türk var. Milyonlarca zengin Yunanlı ve Ermeni’nin, hain tertiplerini kahramanca karşılayıp engellemeye çalışıyorlar. Bize her iftira ve tertibi yapanlar ise; yüz-yüz elli yıl önceden oraya yerleşip büyük servetlere ve güce ulaşmışlar. İçlerinden temsilci ve senatörler seçtirmişler. Tüm amacı Türkiye’yi yok etmek olan on binlerce dernekleri, vakıfları, politika  yapan kiliseleri, gazeteleri, dergileri, yayınevleri ve gizli örgütleri var. Yarım milyon kardeşimizin, hain güçlerin karşısına dikilmeleri bile; kahramanlıktır. Orada on milyon Türk bulunsa; durum değişir. Bizimkilerin de temsilci ve senatörleri olur. A.B.D.’nin büyük etkisi bizden yana döner; dostluğumuz pekişir.  Problemlerimiz çözülür ve uluslar arası ortamlarda önümüzde hiçbir engel kalmaz.

Belçika’da beş yüz bin Türk var. Görünür bir etkiye ulaşmışlar. Dernekleri, temsilcileri, milletvekilleri  bile var. Oradaki Türkler iki katına olaşıp içlerinden daha çok politikacı çıkarsalar; Belçika bizden yana olacak. O zaman Türkiye’de suç işleyip oraya kaçanları saklayıp korumak için uğraşmayacak. Belçika ve Hollanda’nın, hatta orta çapta bir ilçe kadar olan Lüksemburgun Avrupa’daki etkileri, sanıldığından çok fazla. Belçika’daki kadar insanımız Danimarka’da da bulunsaydı; aleyhimize çıkan eylem ve kararları; bizden yana dönerdi. Sürekli Türkiye zararına tavır takınma alışkanlıkları, biterdi.

Almanya’da  beş milyon kadar Türk var. Bazıları zengin olmuş. Dernekleri güce ulaşmış. Gazeteleri var. Eski Alman Şansölyesi en önemli yandaşımızdı. Orada on milyondan fazla olsaydık; yeni şansölye de bizden yana dönerdi; en azından bu kadar karşı çıkmazdı.

Fransa’daki milyonlarca Türk, oradaki zengin ve etkili Ermeniler karşısında, yeterli varlık gösteremiyor. Avrupa’daki Türk sayısı 15-20 milyonu bulmalı. Bunlardan en az üç-dört milyonu Fransız vatandaşlığını kazanmalı.

Uzak kıta Avustralya’da Türk sayısı daha az. Ama varlıkları ve içlerinden bazılarının zenginleşmesi bile; ülkemize güç katıyor. Başka yerlerde zenginleşerek; köyüne, kasabasına yararlı eserler kazandıran insanımız çoğaldı. Dünyaya açılmak, ufkumuzu genişletti; sesimizi duyurdu. Gücümüzün artması için, oralara gönderecek daha çok insanımız olmalı.  Türkiye ikiye- üçe katlanmalı. Dünyanın her yerine dal budak salmalıyız. Daha çok nüfusa ihtiyacımız var.

***

Diğer yandan:  *En tehlikeli, savaşların sürdüğü, insan kaybının en çok olduğu  bölgede yaşıyoruz. *Üstelik en çok ölümlü kaza ve cinayetler yaşayan bir halkız. *Savaşa katılmadığımız Irakta bile, en çok zayiata uğrayan biziz. *Trafik kazalarında kaybettiğimiz insan sayısını; birçok ülke büyük savaşlarda bile kaybetmiyor. *Güya savaşta değiliz ama; her gün birçok şehit haberleri alıyoruz. *Kıbrıs’taki Türk nüfus bugünkünün 3-4 katı olsaydı; şimdi düştüğümüz sıkıntılı durum doğmazdı. Doğum kontrolü bizi tümüyle tüketir.

İmparatorluğun girdiği sürekli savaşlardan dolayı zaman zaman, Anadolu’da nüfus çok azalmış. Azerbaycan’dan ve Orta Asya’dan gelen büyük göçlerle köyler yeniden canlanmış. Kurtuluş savaşından sonra yapılan ilk resmi sayımdaki nüfusumuz pek azdı. Şimdi ise; köyler gene boş; çoğu köyde okula gidecek çocuk yok. Köy okulları kapalı!

Çevremizdeki tüm ülkeler doğumları artırmak için; teşvik veriyor. Yunanistan ve Rusya her doğum için ailelere, büyük aylık bağlıyorlar. İran, Irak ve Suriye’de erkekler üç dört kadınla evlendiği için; her adamın 30-40 çocuğu bulunuyor. Onlara yakın bölgelerdeki vatandaşlarımızdan çok evlilik yapanlardan bir kısmının da, durumları aynı. 60 çocuğu ve yüzlerce torunu olan bazılarının televizyonlarda göründüğü oluyor. Ülkemizin geleceği için en büyük tehlikelerden biri de; doğum oranında bölgeler arasındaki büyük farklardır.

Batı dünyası, şimdi bile bize Sevr’deki şartları dayatmaya çabalıyor. Birçok Arap ülkesinde Hatay, sınırlarımız dışında gösteriliyor. Bunlar dikkate alındığında; nüfusumuzu azaltmaya değil, ulusal bütünlüğü  koruyarak artırmaya uğraşmamız gerekir.