"Kepçe doğalgaz borusunu kırdı; çıkan kıvılcımın yarattığı patlamadan iki apartman göçtü..." Buna benzer birçok felaketli kazalar oldu. Bazı dairelerde veya tüm binadaki insanlar doğalgaz kaçağından öldüler.

 Gaziosmanpaşa'da oturan bir arkadaşım vardı; cevval, neşeli, atılgan biriydi. Doğalgaz sızıntısından çoluk çocuk tümü bayılmışlar. Kapıyı çalan konuk, evin büyük oğlunu uyandırabilmiş. Onun pencereden; "Bizi kurtarın!" diye haykırıp yalvarmasını, televizyon göstermişti. Hepsi hastaneye yetiştirilmiş; ölen olmadı. Fakat çok neşeli ve başarılı adam; şüpheci, suskun bir karaktere büründü. Sonra da evinden çıkamaz oldu.

 Ev, apartman olsun; işyeri olsun; ısınmak ve diğer gereksinimler için doğalgaz kullanılması, büyük tehlikeler yaratmakta ve yangınlarla patlamalara neden olabilmektedir. Doğalgaza dönüştürülen motorlu araçlar için de aynı tehlike var. Bu yüzden kapalı otoparklara ve özellikle binaların bodrumundaki park yerlerine doğalgazlı ve tüplü araçların konulmasına izin verilmez. Bu kurala dikkat etmeyen binalar ise; büyük bir felaketi göze almış durumdalar. Evlerde çıkan yangınların ve zehirlenerek ölümlerden  çoğunun nedeni, doğalgazdır.   Ateşe yakın yerdeyse tutuşur. Sıkışırsa veya ısıya maruz kalırsa patlar.

 Arsa rantından yararlanmak için, çok yüksek katlı binalar moda haline getirildi. Genel olarak 25, 30 ve daha yüksek katlı binalarda doğalgaz yoktur. Isınma elektrikle sağlanır. Yüzden fazla dairenin birinde doğalgazdan yangın çıksa veya patlama olsa, yüzlerce-binlerce insanın yaşamı tehlikeye girer. Onun için, yüksek katlılarda doğalgaz kullanılmıyor. Kullananlar varsa, binlerce vatandaşın hayatı tehlike altında sayılır. LPG ile çalışan otomobiller de tehlike kaynağı! Elektrikli otomobilleri ülkemizde üretmeye ve kullanmaya yönelmeliyiz artık...

 Aslında tüm belediyelerin, kendi enerji ve elektrik gereksinimini güneş veya rüzgardan sağlamayan hiçbir binaya, yapı ve oturma izni vermemeleri gerekir. İnşaat bitince, dış duvarların tümünü taşlarla kaplıyorlar. O kadar taş, zaten çok sağlam olmayan temellere, yüzlerce ton daha yük bindirip çökme ve yıkılma tehlikesini artırıyor. Dış cepheler ağır taşlar yerine, güneş enerjisini elektriğe çeviren camdan veya başka kimyasal alaşımdan oluşan bir ürünle kaplansa; ısınma ve diğer enerji giderleri sıfıra indirilmiş olur. Uygar ülkelerde bunun başarıldığını duyuyor ve görüyoruz. Binalar plastiğe benzeyen ve güneş enerjisini elektriğe çeviren basit bir malzemeyle kaplı. Güneşi az olan yerlerde bile gündüz o kadar elektrik üretiliyor ki; fazlası ulusal sisteme satılıyor. Güneşten elde edilen elektriğin depolanması büyük akülere ve pahalıya mal olacağı için; gece ulusal elektrik sistemden alınıyor. Böylece ısınmada ve kullanımda sıfır maliyete ulaşılıyor. Yalnız aydınlatma değil, ısınma ve mutfak işleri de elektrikle sağlanıyor. Böyle bir malzeme bizde üretilmiyorsa; hem devletimizin, hem de sanayicilerimizin ayıbıdır. Devlet  bu malzemeleri üretenlere büyük teşvikler vermeli. Üretemeyecek kadar geri kafalı isek; dışarıdan sürekli pahalı gaz ve petrol alacağımıza; kendi güneşimizi elektriğe çevirecek malzemeleri satın alalım. Daha iyi olur. İran petrolüne ve gazına, dostlarımız ambargo koydular. Yani biz artık bitişiğimizden gaz

alamayacağız. Bunu fırsat bilip, güneş ve rüzgar enerjisine tam güçle yönelmemiz çok isabetli olur.