Sabahlarını bilirim. Cumhuriyet İlkokulu’nun önünden kalktığımda, okulun karşısında Allah rahmet eylesin burada bir Akşehir sevdalısı Ağabeyim Erkök Avcıoğlu otururdu. Her Akşehir ‘e uğradığında mutlaka benim yanıma gelir, o eşsiz muhabbetine nail ederdi. Çay Mahallesi denilince, Erkök Ağabey’den bahsetmemek olmaz. Yine Allah rahmet eylesin Yaşar Cenikoğlu, Pervasız Gazetesinin kurucusu Ahmet Şener, Faytoncu Sabri, Saray Sineması’nın makinisti Bayram (Namı diğer Mavili) Çay Mahallesi’nde ikamet ederdi.

Köprülerden bahsediyordum. Neyse… Cumhuriyet İlkokulunun bulunduğu bu köprüde sanki iki dünyayı birbirine bağlardı. Şehre açılan bir dünya ve Hıdırlık… Nasreddin Hoca Mezarlığı, eskinin oto garı, ceza evi…

Köpürün yüzleri hep tanıdık. Hele ki çocuklar. Cıvıl cıvıl okula koşturanlar. Ellerinde okul çantalarıyla. Her geçişimde gülen çocuklar görmek, ayrı bir sevinç kaynağı olur,

Sonra yığın yığın sabahtan işlerine giden insanları görürüm. Bunlar hep tanıdık, aşina yüzler. Ekmeğinde işinde gücünde insanlar. Sabah akşam bu köprüden geçer giderler. Bir görseniz. Kimi elini kolunu sallaya sallaya gider. Çocuklar çantalarıyla. Kimi ilkokul öğrencisi, kimi lise. Çalışanlar hep tanıdık yüzler. Bakar mısınız şu giden arastada çalışır. Şu gelen sanayide. Çocuklar bildik. Öğretmenleri görürsünüz. Esnafları. Gündüzleri hep böyledir,

Akşamüstleri aceleyle eve dönüşlere şahit olursunuz. Ellerde fileler vardır. Ev ihtiyaçları işte, ekmekti, yağdı, tuzdu.

Sonra vakit ilerlediği zaman bir sakinlik olur. Sabahın öğrencileri, akşamüstünün eve dönenlerini göremezsiniz. Artık köprünün sahipleri üç beş gencin birbirleriyle şakalaşarak, bağıra çağıra eve dönüşlerine şahit olursunuz ya da ne bileyim Çay Mahallesi’nin gece bekçisinin düdüğünü duyarsınız. Sinemadan geç vakit evine dönenleri görürsünüz. Gecenin bilmem kaçında birkaç sarhoş nağrası duyulur. Ardından gece bekçisinin düdüğü. Koşuşma sesleri duyulur. Bağrış çağrış.

Köprünün üstündeki parmaklıklarda durdum. Sultan Dağlarına doğru baktım, Çay da öyle güzel akıyordu ki. Zaman gibi, ömür gibi.  Köprü üstünde insanlar, bir şehre bir de Nasreddin Hoca Türbesine, Hıdırlık’a doğru akıyordu.

Sanki tüm insanlar bir telaş ve heyecan içerisindeydi. Mutlu gibiydiler, sevinçli gibiydiler ya da bana öyle geldi. (Akşehir 2023)