İlk insan Hz. Âdem’den günümüze kadar pek çok uyarıcı, yol gösterici, lider ve önder gelmiştir.

Hepsinin ortak amacı ve hedefi; iyi, doğru ve güzel olanı yaşamak ve yaşatmak olmuştur.

Günümüzde egemen olan zorbalık, nobranlık, kabalık ve nezaketsizlik her geçen gün davranışlarımıza kalıcı olarak yerleşmeye başlıyor maalesef. Oysa bu tür davranışlar, gelişmemiş ilkel toplumlarda yüz yıllar öncesinde de vardı.

Bilim, teknoloji, yapay zekâ ve uzaya dair gelişmeler akıl almaz hızla ilerlerken; bireylerin ve toplumların davranışları da bir o kadar çöküntüye uğruyor.

Ruhu çoraklaşmış bazı insanlar sırf kendi egolarını tatmin edebilmek, biraz olsun ilgi görmek için yalan, iftira, küfür ve nefret dilini başkalarının üzerine atmaktan sakınmıyorlar, bundan utanmadıkları gibi bozuk kişiliklerini ortaya koymaktan haz alıyorlar.

Bu tür davranışların yaygınlaşmasında sosyal medyanın amacında kullanılmaması en önemli faktör diyebiliriz. Bilgilendirmeden daha çok; faydasız bilgiler, görünme çabası, birilerini kıskandırma hevesi, ego tatmin etme...

Yapılan en basit bir çalışmayı bile sosyal medyada paylaşmayı neredeyse olmazsa olmaz gören anlayıştan bir hayır bekleyemeyiz.

Sosyal medyada biraz zaman geçiren birisi, bu toplumun sanki nefretle yoğrulduğunu veya herkesin bir sevgi pıtırcığı olduğunu zanneder. Bu dengesiz ruh halinden kurtulmalıyız. Bizi klavye delikanlıları, sosyal medya yiğitleri ve fenomen diye lanse edilen sahtekarlar değil; derdi olan, kendini ve çevresini güzelliklerle kuşatan o güzel eylem insanları iyileştirecek.

Bizi iyileştirecek olan şey; kötülerin her türlü kutsalı çiğneyerek haddi aştıkları bir zamanda, sadece iyilerin inancı ve ferasetidir.

Doğruluktan, hakkaniyetten ve samimiyetten daha kıymetli bir sermaye yoktur. Çıkara dayalı güç ilişkileri, makamlar, unvanlar, görevler, koltuklar ve yetkiler önünde sonunda gelip geçer. Bazen hiç bitmeyecekmiş gibi görünse de biter elbet. Nihayet bir gün insan vicdanıyla baş başa kalır. Vicdanımız rahatsa hiçbir mesele yok demektir.

Sonuç olarak kendimizden ve yakın çevremizden sorumluyuz. Ahlakımızı güzelleştirmek, işimizi hakkını vererek yapmak, ilkeli ve dürüst bir hayat sürmek, diğer canlılara ve çevremize duyarlı olmak, kalplere ve gönüllere dokunmak…
Evet, tek yol varsa buradan geçer ancak. Diğer aramalar hep boşuna.