Yorum kısmında son cümle olarak hoşuma giden bir laf etmişler, “...Bizlere dadanan her yakıcı umutsuzluk, her küstah acı, bir güzelliğe, bir yaşama direncine dönmek zorundadır ister istemez. Anlam da bizde, anlamsızlık da…”

İşte bu son cümle, beni yazıya başlık ve konu aramaktan kurtardı. İlk üç yazımda değindiğim özellikle de sonuç kısmında sizlerle paylaştığım ana fikir ancak bu cümle ile özetlenebilirdi. “Anlam da bizde, anlamsızlık da…” Harika özetlemiş her şeyi.

Sevgili Akşehirliler; bu şehir için/başkaları için/kendimiz için ne yapıyorsak yapalım her eylemimizde bu cümleyi hatırlayalım lütfen. Bu cümleden hareketle; şehirde yapılan her güzellikte, insanlar için bir anlam çıkarmak mümkün olduğu gibi her yapılan olumsuzlukta da bir anlamsızlık hakim olur. Özetle, “Bu şehir için yapılan her güzel hareket/iş/eylemde, insanların mutluluğu gözetilir/ön plana çıkarılır ki anlamlı tarafta kalınır.” Herkesin ortak kanaatle olumsuz olduğuna inandığı, hareket/iş/eylemde ise anlamsızlık denizine yelken açılır.

O halde bu felsefeden de yola çıkarak şu kanaate varmak mümkündür; geçen haftadan başlayarak, bu köşeden ilk üç yazımda değindiğim Yörük Festivali, kitap-kafe ve pazar yerlerindeki herkes tarafından tespit edilen, benim sadece sözcülüğünü yaptığım, “aksaklıkların giderilmesi, insan mutluluğu için yani anlamlı tarafta kalma adına yapılan eylemlerdir.” Tam tersi olan hareketlerde ise insanların sizi eleştirmesine, haklı olarak eylemlerinize/işlerinize/davranışlarınıza onay vermemelerine sebep olur ki bu da bahsi geçtiği üzere sizi anlamsızlık denizine sürükler.

Sonuç: Anlam da bizde, anlamsızlık da.