Bundan 57 yıl önce, 3 Haziran 1963 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu memleket hasreti ile hayata gözlerini yuman Türkçe’nin büyük şairi Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı adlı eserinde, Akşehir üstünden Afyon’a doğru cephane taşıyan kadınlarımızı anlattığı satırlar, bugün törenlerde coşkuyla okunuyor. İlk şiiri olan Feryad-ı Vatan’ı 11 yaşındayken yazan, dilimizin usta şairi Nazım Hikmet Ran; Kurtuluş Savaşımız için kaleme aldığı Kuvayi Milliye Destanı adlı eserinin 7. bölümünde, cepheye silah ve mühimmat taşıyan Türk kadınını şu mısralarla anlatıyordu: “Ayın altında kağnılar gidiyordu.Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.Toprak öyle bitip tükenmez,dağlar öyle uzakta,sanki gidenler hiçbir zamanhiçbir menzile erişmiyecekti.Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.Ve onlarayın altında dönen ilk tekerlekti.Ayın altında öküzlerbaşka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibiufacık, kısacıktılar,ve pırıltılar vardı hasta, kırık boynuzlarındave ayakları altından akantoprak, toprak ve topraktı.Gece aydınlık ve sıcakve kağnılarda tahta yataklarındakoyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.Ve kadınlarbirbirlerinden gizliyerekbakıyorlardı ayın altındageçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.Ve kadınlar,bizim kadınlarımız :korkunç ve mübarek elleri,ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyleanamız, avradımız, yârimizve sanki hiç yaşamamış gibi ölenve soframızdaki yeriöküzümüzden sonra gelenve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımızve ekinde, tütünde, odunda ve pazardakive karasabana koşulanve ağıllardaışıltısında yere saplı bıçaklarınoynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar,bizim kadınlarımızşimdi ayın altındakağnıların ve hartuçların peşindeharman yerine kehribar başaklı sap çeker gibiaynı yürek ferahlığı,aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.Ve on beşlik şarapnelin çeliğindeince boyunlu çocuklar uyuyordu.Ve ayın altında kağnılar yürüyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru.”