30 Mart mahalli idareler seçimleri geride kaldı. Bir yarıştı; yarışmanın kazananı da oldu kaybedeni de. Adaylar da, seçmenler de bir şey istedi: Bu şehir, bu belde, bu köy gelişsin, kalkınsın ve nihayetinde ülkemiz kazansın. Bu saatten sonra bize düşen kazananlara ‘hayırlı olsun’, kaybedenlere de ‘Allah selamet versin’ demek düşer.

Halk, oyunu kullandı; şimdi icraat ister. Bu seçilmişlerin asli görevidir zaten. Hizmet neyi gerektiriyorsa elbette o yapılacaktır. Ancak halk hizmetin yanında başka şeyler de bekler. Zarafet, ziyaret ve ziyafet gibi… Seçilmişler; zarafete önem veren zarif, ziyarete önem veren vefalı ve ziyafete önem veren eli açık bir dost olmalı. Ziyafet denilince yanlış anlaşılmasın; yeme içme babından değil hizmet anlamında hani. Seçenler, seçtiklerini nişan, düğün, sünnet, hac gibi mutlu günlerinde; hastalık, kaza, cenaze gibi kötü günlerinde mutlaka yanlarında olmalarını ister. Sözlerinin dinlenmesini, görüşlerinin alınmasını, kendisine değer verildiğinin bilinmesini ister. Fiziğinizle, kılık ve kıyafetinizle, saçınız ve sakalınızla, konuşmalarınızla, oturup kalkmanızla, yemeniz ve içmenizle zarif bir yöneticiliğin yanında birlikte gezip tozduğunuz kişilere de dikkat eder.

Gönül dostu Mevlana bu konuda da ne güzel söylemiş:

Bildiklerini anlat, ama akıl vermeye kalkma.

Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma.

Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez,

Çok konuşmakta çok şey bildiğini göstermez.

Herkesi kendine eşit gör,

Her kim olursa olsun,

Bir insanı küçümsemek akılsızlık,

Çok büyük görmekte korkaklıktır.

Cesaret akıldan gelirse cesarettir,

Bilgisizlikten gelirse cehalettir.

Mevlana yukarıdaki sözlerle bir bakıma yöneticinin prensiplerini oluştururken Şeyh Edebali de, Osmanlı Devleti`nin kurucusu ve damadı Osman Bey`e öğütlerini şöyle sıralar:

 

Ey oğul sen artık beysin!

Bundan sonra öfke bize, uysallık sana.

Gücengenlik bize, gönül almak sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoş görmek sana.

 

Geçimsizlik, anlaşmazlık bize, adalet sana.

Kötü söz, haksız yorum bize, bağışlamak sana...

Ey oğul, sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz

Şunu da unutma; insanı yaşat ki devlet yaşasın.

Ey oğul, işin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı.

Allah yardımcın olsun...

 

Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın!

Ama; bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmelisin.

Sabah rüzgarında savrulur gidersin.

Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.

Daima sabırlı, sebatlı ve iradene sahip olasın!

 

Ey oğul! Unutma ki,

Yüksekte yer tutanlar,

Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklıysan mücadeleden korkma...