1402 yılındaki Ankara Savaşı’nda Timur’a yenilen Yıldırım Bayazid, onunla birlikte bütün Anadolu’yu esir olarak dolaşmıştı. Akşehir’e yaklaştıkları zaman bu durumdan kurtulamayacağını anlayan Yıldırım Bayazid, Timur’a nasihatte bulunmuştu.
İbni Arabşah yazmış olduğu “Acaibu’l Makdur” (Bozkırdan Gelen Bela) isimli kitabında Osmanlı padişahı Yıldırım Bayazid’in Timur’a verdiği öğütlere kitabında yer vermiştir.
İşin ilginç tarafı İbni Arabşah’ın Yıldırım Bayezid’i Timur’a nasihat verecek kadar “bilge” bir hükümdar vasfıyla da anmakta olmasıdır. Rivayet olarak aktardığı bu konuşma sırasında Yıldırım Bayezid, Timur’a üç nasihati olduğunu söylemiş, bunları yerine getirmesini istemiş ve şöyle demiş:
“ Şimdi senin esirin oldum. Senin elinden sağ selim kurtulamayacağımı biliyorum. Sen ise bu iklimde kalmayacaksın. Dolayısıyla sana üç nasihatim var. Bu nasihatlerim iki dünyanın iyiliği için düsturdur. Birincisi şudur ki zinhar diyâr-ı Rum insanlarını öldürme, çünkü onlar İslam’ın sütunlarıdır. Dinin zaferi için senin örnek olman gerekir. Çünkü Müslüman olduğunu söylüyorsun. Bugün sen halkları emrin altına alıp, kainat bedenine baş oldun. Eğer halkın diriğline ve birliğine senin düşmanlık ellerin vasıtasıyla bir zarar gelirse “yeryüzünde fitne ve büyük fısk-ı fesat doğar.”
Nasihatimin ikincisi şu ki Tatarları burada bırakma, çünkü onlar fısk ve fesat maddesidir, sen dahi onlara karşı dikkatli ve uyanık ol, hilelerine kanma, ne yazık ki onların şerri hayırlarından daha çoktur. Rum topraklarında onlardan birini bile bırakma. Eğer onları bırakırsan, onlar bu toprakları kendi kabilelerinin alevleriyle doldurup, bu ülke insanlarının gözyaşlarını ve kanlarını nehirler gibi akıtırlar. Çünkü onlar Müslümanlara ve topraklarına Hıristiyanlardan daha fazla zarar verirler. En iyisi şu ki kendi insanların seninle giderken kendi kardeşinin çocuklarından (Tatarlardan) her biri sana “Amca beni de al götür!” desin. Yine de onları buradan çıkarırken şaşmaz planlarını devreye sok. Eğer onları hapis edeceksen, öyle bir yap ki hiç biri aklından bile geçmesin.
Nasihatlerimin üçüncüsü şudur ki, tahrip elini Müslümanların kale ve hisarlarına uzatma ve onları yaşayıp durdukları vatanlarından kovma, çünkü oralar din hisarlarıdır, din yolunda gaza ve cihad edenlerin sığınaklarıdır. Bu nasihatler bir emanettir ve ben bu emaneti sana yükledim ve bir valiliktir ki onu senin boynuna taktım”.
Müellife göre Timur bunları can-u gönülden kabul edip mümkün olduğunca uygulamaya çalışmıştır. Bu söz konusu nasihat meselesi, Osmanlı tarihlerinin bazılarında da yer alacaktır, ancak onlar sadece Tatarların Anadolu’dan çıkarılması ile ilgili nasihati eserlerine eklemeyi tercih edeceklerdir.