“Yalnızım, ama bir kente yürüyen ordu gibiyim.” J.P. SARTRE

Günümüz teknolojisi insanların birbirleriyle daha önce hiç olmağı şekilde bağlantı kurmasına imkan sağlıyor. Trabzon’daki bir balıkçı Paris’teki bir çiftçi ile arkadaş olabiliyorken, Amerika ‘da ki bir genç İstanbul’daki yaşıtlarıyla son moda trendleri hakkında fikir alış verişinde bulunabiliyor.

Tanıdıklarımızda artık aile, akraba, komşu ve iş arkadaşlarımızla sınırlı değil, Facebook, instagram  gibi sanal iletişim  hesaplarımızda yüzlerce arkadaşımız olabiliyor. İnternet çağının sunduğu sonsuz imkanlar ve iletişim herkesi birbirine yaklaştırmış gözüküyor. Fakat günümüz insanı böyle bir ortamda kendini daha fazla yalnız hissetmeye başladığını söylüyor.

ABD’de yapılan bir araştırmada araştırmaya katılanların %72’si kendini yalnız hissettiğini belirtmiş. Dünyanın kalan kısmında da durum farklı değil. İnternetin sağladığı bu kadar iletişim olasılığı arasında nasıl oluyor da insanlar kendilerini hiç olmadığı kadar yalnız hissediyorlar? Teknolojiye olan bağımlılığımızın her gün daha da arttığı açık, ancak sosyal teknoloji ve sanal iletişim yüz-yüze etkileşimin hiç bir zaman yerini almıyor.

Günümüzde pek çok genç, arkadaşları ile vakit geçirmek yerine bir bilgisayar ekranı karşısında sanal arkadaşlarla birlikte olmayı daha güvenli buluyor. Bayramda büyüklerinin elinden öpüp onlarla hasbi hal etmek yerine sosyal iletişim hesaplarından bayram mesajları paylaşıyorlar. Sanal alemde binlerce arkadaşları varken, karşı komşusunu tanımıyor. Önceki zamanlarda geniş ve bir çok yatak odası bulunan evlerin yerini kişilerin yalnız yaşayabileceği şekilde tasarlanan evler almaya başladı. Stüdyo şeklinde tasarlanan evler özellikle ailesinden farklı şehirde yaşayan öğrenciler ve çalışan bekar kişilerin en çok tercih ettiği yapılardan. Mobilyalarda da pratik, kullanışlı ve küçük olanlara yönelim arttı. Arabalarda eskiden daha çok kişi kapasiteli, geniş ve büyük bagaja sahip olanlar tercih edilirken, son zamanlarda iki kişilik küçük bagajlı tasarlanan araba üretimleri oldukça arttı. Marketlerde tek meyve ve sebze satış alternatifi sağlandı. Paket ve açıldığında tek kişinin bir seferde pişirip yiyebileceği miktarda hazır yemek türleri üretilmeye başlandı. İlgi çekici değişikliklerden bir tanesi ise yalnız insanların kafe ve restoranlarda tek başına yemek yeme çekincesini ortadan kaldırmaya yönelik. Bir bulguya göre kare ve dikdörtgen şeklindeki köşeli masalar, tek başına oturmak isteyen insanlara, diğer köşelere de birilerinin oturması gerektiğini çağrıştırıyor. Bu sebeple bazı kurumsal şirketler yuvarlak ve tek kişinin kullanabileceği boyutta küçük masalar kullanıyor. Örnekleri artırmak mümkün...

Çağımızda teknolojik gelişmelerle birlikte tüm yaşantımız çok hızlı ve karmaşık hale geldi. Özellikle internet sayesinde bireylerin birbirlerine olan ihtiyacı görünürde azaldı. Bireyler merak ettiklerini ve öğrenmek istediklerini birisine danışmak veya sormak yerine kendisi araştırarak öğreniyor. Bilgiyi insandan talep etmiyor ve internet gibi araçlara yönelmeyi tercih ediyor. İhtiyaçlarını giderme konusundaysa yardıma gerek duysa da tek başına üstesinden gelerek başarıya ulaşmaya çalışıyor ve yardım almayı başkasına muhtaç olmak olarak algılayabiliyor. Bu durum ilk etapta insanı güçlendiriyor gibi gözükse de bilim adamlarına göre çok tehlikeli bir hal almaya başladı. Yapılan araştırmalara göre yalnızlık, ölüm oranını yüzde 26 oranında arttırırken uzun vadeli olduğunda her gün 15 sigara içmekten daha tehlikeli olabiliyor. Psikoloji Bilim  kişinin kendisini yalnız hissetmesinin zihnin sağlığını olumsuz şekilde etkilediğini ve depresyona neden olabileceğini öngörüyor. Bu durum abartılmış bir öngürü gibi görünebilir fakat hiç de öyle değil ; bilim insanları sosyal ve psikolojik acının fiziksel acı kadar gerçek olabileceğini çünkü fiziksel acı ve yalnızlığın beynin aynı bölgelerini harekete geçirdiğini söylüyorlar.

Yeryüzünün tek akıllı varlığı olan insan, akıl dışı eylemleriyle doğaya zarar verdiği gibi sosyal ve psikolojik yaşamına da zarar verir oldu. İnsan sosyal bir varlıktır ve yalnız yaşamak için yaratılmamıştır. Doğa ve toplum ile uyum halinde yaşamamız gerekiyor. Yalnızlık hastalığına bugün çare aranmazsa sorunun önümüzdeki on yıllarda çok daha ciddi boyutlara varacağı apaçık. Yalnızlık hissiyle büyüyen gençler bir süre sonra bu dünyayı yöneten kişiler olacak Durumun vehametini anlayan bazı ülkeler bu olumsuzluğun önüne geçmeye çalışıyorlar. Örneğin İngiltere’de 2018 yılında Yalnızlıktan sorumlu bir bakanlık kuruldu.

Kalın sağlıcakla

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]