Selçuklu Lisesi Beden Eğitimi öğretmenlerinden Varol Türkoğlu ile arkadaşlığımız, Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrenciyken başladı.

Kulakları çınlasın, Salim Eskioğlu hocamızın çabalarıyla, o dönem EML her branşta Akşehir birincisi olmakla yetinmeyip, Konya bölgesinde de birçok kupaların sahibi olmuştu. Okullar arası sportif yarışmalarda aldığımız başarılı sonuçlar, bizlerin arkadaşlığını pekiştirerek zamanla dostluklara dönüştürdü ve halen devam etmekte.

Dostumla görüşmek için son ders saatine denk getirip, okulun spor salonundaki odasına gittim. Bir çay içimi muhabbet ederken, okul zili çaldı ve öğrenciler çıkmaya başladılar. Sohbeti derinleştireceğiz derken, bana “kalk gidiyoruz” der demez, kendimizi yan binanın zemin katının önünde birikmiş bir grup öğrencinin arasında buluverdik. Kapı açıldı, içeride pinpon masası, ok ve yaylar, duvara monte edilmiş hedefler. Çocuklar hemen başladılar ok atmaya!

Mesain bitti diye sohbet etmeye gelmiştim, beni buraya getirdin deyince, güldü. “Dostum daha öğrenemedin mi? Benim mesaim bitmez! Bak şu çocuklara, bunların hevesi kırılır mı? Otur seyret, çaysız muhabbet et” derken, bana bir sandalye verdi. Bu arada ne ağzı susuyor, ne de gözünü çocuklardan ayırıyordu.

“Biliyorsun birçok polis, asker, beden eğitimi öğretmeni hatta milli takımlara yükselmiş öğrenciler yetiştirdim, belki emekli olup kenara çekilmem gerektiğini düşünenler var ama ben öğrencilerime ve Akşehir’e madalyalar kazandırmadan duramıyorum.”

Varol hoca; basketbol, masa tenisi, atletizm ve diğer branşlarda yetiştirdiği öğrencileriyle yetinmeyerek, Geleneksel Türk Okçuluğu faaliyetleriyle de önce kişisel başarı, ardından yetiştirdiği öğrencileriyle başarıdan başarıya koşmakta. Bu başarısını, Geleneksel Türk Okçuluk Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi ve Merkez Hakem Komitesi Başkanlığına yükselerek, taçlandırmış oldu.

Televizyonda yayınlanan tarihi dizilerin de etkisiyle yükselen değerimiz, Geleneksel Türk Okçuluğu sporunun ülkemizde olduğu gibi şehrimizde de yaygınlaştığını ve eşi Hülya Hanım’ın kulüpte öğrenci yetiştirme görevini üstlendiğini, Akşehir’de toplam 44 sporcuya ulaşıldığını, bunlardan en az birkaç tanesinin ulusal yarışmalarda derece almalarını beklediklerini anlattı.

Türklerin ata binme, ok atma ve kılıç kullanmada çok mahir olmalarının, ecdattan gelen bir kabiliyet olduğunu söyledi. Türklerin, okun daha hızlı gidebilmesi için yay kirişini tersine kurduklarını (gerildiğini) söyleyerek, gösterdi. Kurduğu yayı da elime verdi.

“Sen çok tarihi film izliyorsun, en azından gözün aşina” dedi. Öğrencilerine dönerek; “Ömer Bey, benim okul atletizm takımından arkadaşım. Konya bölgesinde uzun mesafe koşularında dereceleri olan biri, şimdi becerisini göreceğiz” dedi.

Yayı ger hedefe bırak derken, zaten ben 10 metre ilerideki eski yaylı yatağa, oku gömmüştüm. “Bu spora başlamak kolay, lakin başarılı olmak için çok çalışmak gerekir” diyerek, mesajı verdi.

Varol hoca, senin iyi bir spor öğretmeni olduğunu sanıyorum Akşehir’de bilmeyen yoktur fakat gören az galiba, dedim. Gülümseyerek “Takdir edilmeyi herkes ister, canları sağ olsun” dedi.

Dostum, bunları yazmamda sakınca var mı? dediğimde “Neden olsun ki, Akşehir insanı senin gibi kabiliyetli, bu ata sporunu her yaşta insan yapabilir ve biz eşimle birlikte yardımcı olmaya hazırız. Kulübümüze ayni ve maddi desteklerinden ve yarışmalara katılmamız için araç tahsis etmesinden dolayı Belediye Başkanımıza teşekkür etmeyi de unutmayalım” dedi.