Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun? İbn-i Arabi

Ölüm, inançlı inançsız birçok insan için çok ciddi ve üzerinde çokça düşünülen korku uyandıran bir olgudur. Bu konuda birçok yazar, şair, düşünür, teolog farklı farklı eserler yazmışlardır fakat felsefe de ölüm kavramı −belki korkunç bulunduğundan- yaygın bir felsefi alana sahip olamamıştır. Yaşam felsefesi, yaşamın anlamı ve yaşam koçu gibi kavramlar ilgimizi çeker fakat neden ölüm felsefesi, ölümün anlamı ya da ölüm koçu kavramları üzerinde akıl yormayız ya da yormak istemeyiz? Halbuki varoluşçu birçok filozofa göre; insan, yaşayan değil ölen bir varlıktır. Yani bizim yolculuğumuz yaşama doğru değil, ölüme doğrudur. Dolayısıyla biz bu dünyada hayatımızı, yaşamın içinde ve fakat ölürken yaşarız

Felsefe tarihinde ölüm kavramını irdelediğimizde, pek çok filozof diyalektik bir yaklaşımla ölüm olgusunu anlamaya ve açıklamaya çalıştıklarını görüyoruz. Yani hayat ölümden doğar, Yaşam dediğimiz şey doğum ve ölüm arasındaki bir süreç. Ama doğmak aynı zamanda ölmeye başlamak demek. Çünkü doğduğunuz anda öleceğiniz kesinleşmiş oluyor. İster kısa ister uzun bir süreç olsun geçireceğiniz dönemin sonucunda varacağınız tek bir nokta var, o da ölüm.

Ölümün sonunda ne var sorusuna geçmeden önce ölüme giden yolda ne var sorusuna yanıt aramak gerekiyor. Ölüme giden yolda ne var sorusuna vereceğiniz cevap sahip olduğunuz inanç sistemi ile ilgili. Şayet ilahi bir dine inanan bir insansanız, ilahi dinlerin hepsi insanların yapacağı kötülüklerin ölüm sonrası cezalandırılacağını söylemiş, Dünyada iyi insan ol, iyilik yap, ya da kötülük yapma ki, tanrı da sana karşı adil olsun ve son yargılama gününde seni cennetine kabul etsin. Bu sebeple ilahi dine sahip insanlar ölmekten değil de öldükten sonra ceza çekmekten daha çok korkarlar ve bu sebeple bu dünya da kötülüklerden uzak kalarak iyilik peşinde koşmaya çalışırlar.

Bilimsel gerçekler dışında hiçbir dini inanç sistemini kabul etmiyorsanız, Ateist veya Deistseniz size göre ölüm; evrendeki ekolojik döngünün bir parçasıdır ve öldükten sonra yeni bir hayat olacağına dair bilimsel gerçekler kanıtlanamamıştır. Bu görüşü Deist düşünceye sahip insanlar günümüzde sıkça dile getirir oldular.Böyle bir düşünceye sahip olan okurlarıma Stoacı ve Hedonist filozofların yaşam ve ölüm ile ilgili görüşlerini araştırmalarını tavsiye ederim. Örneğin Epikuros’a göre; insan, tanrı ve ölüm korkusundan kurtulmalıdır. Kuruntulardan ve önyargılardan arınarak buna ulaşılabilir. Doğadaki her şey atomların mekan içindeki hareketlerinden meydana gelmektedir ve ölümden korkmak anlamsızdır; çünkü yaşadığımız sürece ölüm yoktur, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuzdur. ”Epiküros’un bu düşüncesini biraz irdelediğimiz de O’na göre; ölüm korkusu düşünce hatasından kaynaklanan anlamsız bir korkudur. İnsan zihni, ölmeden sonra ölen parçasına ait bir bağı kalacağını ve acı çekeceğini düşünür. Oysaki ölüm insan hayattayken gerçekleşmez. Yani ölüm varsa biz yokuz, ölüm yoksa biz varız. Biz ve ölüm aynı anda var olamaz, biz ölümle karşılaşmayacağız.İnsan bedenine ait ne varsa(atom, hücre,kan vs) ölümle birlikte bir daha toplanmayacak şekilde yok olacaklar, bir daha eskisi gibi olmayacaklar.Bu yüzden ölüm acısı hissetmeyeceğiz.Bu yüzden ölümden korkmak anlamsızdır.

Bazı okurlarım yazılarımız biraz uzun olduğunu ve okurken konu bütünlüğünü bazen sağlayamadıklarını söylediler. Bu sebeple bazı filozofların ölüm ile ilgili düşüncelerini kısaca yazarak yazımı bitireceğim.

*Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisimi biz onu her yerde bekleyelim.
Montaigne

*Hayatın bütün esrarını çözdüğün vakit ölümü arzularsın. Çünkü o da hayatın sırlarından biridir.
Halil Cibran

*Ölüm, asil ruhlar için karanlık bir hapis hayatının sona ermesidir; tüm mutluluklarını maddeye bağlayanlar için ise bir felakettir.
Francesco Petrarqe
Kalın sağlıcakla

Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli; [email protected]