EREĞLİ’DE AÇIKÖĞRETİM SINAVI YAPILABİLECEK, YA AKŞEHİR’DE..?

Haber/Yorum : Ümit Aykut ŞENER

Pervasız’ın 14.08.2014 tarihli sayısının 7. Sayfasında “EREĞLİ’DE AÇIKÖĞRETİM SINAVI YAPILABİLECEK” başlıklı bir haber okuyunca, rehavete kapılan sayın vekilimizin belki dikkatinden kaçar diye haber yapalım dedik.

İHA’nın haberine göre, Ereğli ilçesi Yüksek Öğrenimi Geliştirme Derneği Başkanı Ergun Özgüven, AK Parti Konya Milletvekili Cem Zorlu ile yaptığı girişimlerinin ardından Açıköğretim sınavlarının bundan böyle Ereğli’de de yapılacağının müjdesini vermiş, ne diyelim helal olsun! Gençliğine sahip çıkan, onların okuması için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan ailelerin ekonomisini düşünen bir başkan ve milletvekilinin her zaman başımızın üstünde yeri vardır.

‘İş bilenin, kılıç kuşananındır!’ diye boşuna dememişler…  

Dile kolay, pes etmeden ısrarlı bir takip sonucu ve 8 aylık bir hazırlık dönemin ardından gerekli dosyayı Vekil Zorlu’ya teslim eden Dernek Başkanı Özgüven, “Milletvekili Cem Zorlu, Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker ile temasa geçerek Ereğli’de sınavların yapılması için fiziki yeterliliğin araştırılmasını sağladı ve sonrasında gerekli çalışmalar yapılarak sınavların Ereğli’de yapılması noktasında karar alındı. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum” demiş.

Ereğli ‘AY’a, Akşehir YAYA kaldı yine desenize…

Öyle ‘Renkli Vadi’ de buluşup boy göstererek gösteriş yapmak, Athos, Porthos, Aramis’ten oluşan ‘Üç Silahşörler’ in ve her fırsatta onlara destek veren D'Artagnan’ın katılımıyla ‘Dört Kafadar’ ın ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ söylemiyle toplumla dalga geçmek yerine, biraz beyin jimnastiği yapmak çok da zor olmasa olsa gerek! Kenti ziyarete gelerek ‘LAK LAK’ yapmak, kısıtlı mekânlarda boy göstermek insanların asıl işi olmamalı!

Ereğli ve Akşehir arasındaki en büyük farkın ‘SABIR’ olduğunu sanırım herkes bu haberden sonra anlamıştır. Adamlar harıl harıl çalışırken halkın kendilerinden beklenti içinde olanların zevk-i sefa içindeki yaşamları kabul edilebilir değildir…

Uykuda mısın Sayın Vekilim, uyan..!

Uyan da balığa gitmeyelim ancak halkının yanında mısın yoksa kendi arkadaş gruplarının yanında mısın, önce onu anlayalım. Nasreddin Hocamızın fıkraları Türk sözlü edebiyatının kısa, açık ve sade olma özelliklerini taşır. Dolaylı anlatımlara başvurmadan, açık sözlü ve net ifadeler kullanılır. Fıkralarda anlatılan olayların sonunda ise her zaman bir ders verilir. Umarım O’nu örnek alırsınız…

Günler sayılıdır ve zaman su gibi akıp gidiyor!

Normal021falsefalsefalseTRX-NONEX-NONE}