Bir insan için ilk izlenim yüzü ve kıyafeti, şehirler için otogarı ve caddeleridir.

Belediye Başkanı Yaşar Cenikoğlu’nun Erzincan’dan getirdiği projeye göre planlanan, Ferhan Ballı tarafından devam edilen otogar 1994 yılında bitirilmişti. Açılış için gelen Devlet Bakanı Hikmet Çetin ile beraber Nasreddin Hoca sıfatıyla ben; kurdeleyi kesmiş, açılışı yapmıştık. Örnek gösterilecek bu yapı, entegre bir tesis niteliğindeydi. Alttaki sayısız işyeri, köy garajı, geniş alanı, firma gişeleri, kubbesi vs. bir şaheserdi.

Gerçi yeterli zemin analizi o dönemde yapılamadığı için çocuk ölü doğmuş! bir türlü yaşatılamamıştı. Ama yine de çalışıyor, hiç değilse “Bu mu? Akşehir!” izlenimini bırakmıyordu.

Şehir merkezinde restorasyon sıfatıyla cinayet işleyen, Şehir Lokantası’nı yerle bir edip yerine ucube binalar koyan yerel yönetim, bir çok olumlu ve güzel işlerine rağmen son olarak bu otogara imzasını koydu…

Verdiğiniz veya üç-beş kuruşa sattığınız oylar nedeniyle çıkan yerel yönetimler yasası. Akşehir’i ezeli düşman! Konya iline bağlayınca tüm irademizi kaybettik.

Yerel yönetim sembolik duruma düştü. Coğrafyadaki gariban bir köy ne ise biz onu biraz büyüğü olduk. Nasreddin Hoca’mızı bile kaybettik.

Bekara eş boşamak kolaymış, belki de yapamazdım ama; ben Belediye Başkanı olsam kıyameti koparır, yasaları bedeli ne olursa olsun zorlar, sonuna kadar direnir, Konya’ya böyle ucuza pabuç bırakmazdım.

Böyle ilkel, görünüm ve işlev fukarası otogarı şehrime yaptırmazdım.

Konya öyle elini sallayarak içeri giremez, bilmediği duaları da ezberleyerek gelebilirdi.

Sonunda doğru, herhangi bir nedenle kendini cezaevinde bulurdum ama çıkardığım yaygarayla dünyayı başlarına yıkardım.

Bunları, sevgili Belediye Başkanımız Salih Akkaya’yı yıpratmak için yazmadım. Değerli Belediye Meclisimiz yine huzur içinde uyuyabilir. Bu otogarı, bu köy garajını içine sindirebilir…

Ama ben; isyan ediyorum.

Not: “Ben olsam” demiştim; olamazdım çünkü ya merkezi siyaset veya çıkar çevreleri beni o makama getirmez, başlarına bir bela almak istemezdi…