Dil, insanların birbiriyle anlaşmasını sağlayan en önemli araçtır. Çok geniş anlamıyla dil; düşünce, duygu ve güdüleri, doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracıdır. İlk insan Hz. Âdem’den bu yana dünya üzerinde onlarca dil yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.

Millet olmanın en önemli, en temel göstergesidir dil. Biliriz ki; kültürün en önemli taşıyıcısı dildir. Çinli filozof Konfüçyüs’e sormuşlar: “Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız, yapacağınız ilk iş ne olurdu?”

Konfüçyüs cevap vermiş: “İşe önce dili düzeltmekle başlardım. Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz. Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur. Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Dilini kaybetmiş bir insan; ‘beyin ve ciğer ameliyatı geçirmiş yürüyen cesetten başka bir şey değildir’. Her milletin adeta can damarıdır dil. Dilini ve kültürünü koruyabilen halklar her zaman bir vatana ve devlete sahip olurlar. Örneğin; Yahudiler iki bin yıldan fazla bir süre devletsiz ve vatansız bir halk olarak başka toplumlar içinde darmadağın şekilde yaşadılar. Ama dillerini (İbranice) ve kültürlerini hiçbir zaman unutmadılar, çocuklarına da öğrettiler. Zamanı gelince de bugünkü İsrail devletini kurmayı başardılar.

DİL NAMUSTUR; tıpkı vatan gibi, tıpkı bayrak gibi… Bu gerçeği çok iyi bilen Mustafa Kemal ATATÜRK bu konuda görüşlerini şöyle ifade etmiştir:

“Milli bilincin ayakta kalabilmesi ve uyanık bulunması için dil ve tarih uğrunda çalışmaya mecburuz. Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında egemen ve esas kalacaktır.”

Türk Dilinin korunması ve geliştirilmesi için başta Türk Dil Kurumu’nu kurma çalışmaları olmak üzere çok önemli çalışmalar yapmıştır.           

Büyük Atatürk’ün “Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili, dünyada en güzel, en zengin ve en kolay öğrenilebilecek bir dildir…” diye ifade ettiği Türkçemiz, öz yurdunda öksüz ve garip yaşamaya devam etmektedir. Oysa tarihî bakımından dünyanın en eski dili olan Güzel Türkçemizi, dünya genelinde yaklaşık 250 milyon insan konuşmaktadır. Ve ne acıdır ki günden güne, göz göre göre yitirmekteyiz. Devletimizin yok olmaması, milletimizin tarih sahnesinden silinmemesi için dilimize sahip çıkmalıyız. Çünkü “Türkçe, bizim ses bayrağımızdır.” Bu görev sadece Türk Dili uzmanlarının, Türkçe ve Edebiyat öğretmenlerinin görevi olmamalıdır.

Önümüzde iki yol var: Ya uyanıp dilimizi koruyacağız ya da iki nesil sonra Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil kalmayacağını kabul edeceğiz! Seçim sizin!

Büyük Türkçe Kahramanı Oktay Sinanoğlu’nun sözleriyle yazımızı tamamlayalım:

“Türkçe olmadan Türk Kültürü olmaz,
Türk Kültürü olmadan Türk Kimliği bulunmaz,
Kimliksizin öz güveni, özüne itibarı yoktur,
Özüne itibarı olmayanın haysiyeti olur mu?
Türk dediğin haysiyetsiz yaşamaz.”

“TÜRKÇE GİDERSE TÜRKİYE GİDER.”