Aradan çok uzun yıllar geçse de her insanın yaşamında unutulmaz anılar vardır. 1990 gibi bir yıldı. İlçelerin il olabilmesi için büyük bir yarışma vardı. Akşehir bunların içinde hepsinden fazla il olmaya layıktı. Nüfusu, çevresindeki diğer ilçelerle bağlantısı, ekonomisi, sosyal yaşamı değerlendirilse, siyasi yönetimler adil olabilse çabamıza gerek bile yoktu.

O dönemde Karaman bir milletvekilinin rest çekmesi sonucu il yapılmış, Akşehir bir köşede bırakılmıştı…

Çok çalışıyoruz, Nasreddin Hoca’mız dışında elimize geçen her olanağı değerlendirip şehrimizi gündemde tutmaya uğraşıyoruz…

TRT İzmir Televizyonu’nun Cumartesi günleri canlı yayınlanan ve çok izlenen bir programı vardı; “Haftasonu.” Orada çalışan bir dostumun aracılığıyla yapımcılara ulaştım. 4 gün sonraki canlı yayına katılmak için davet aldım. Akşehir’den getireceğimiz 45-50 kişi stüdyoda olacak, zamanı geldiğinde ekrana çıkacaktık.

O yıllarda “Akşehir’i Kalkındırma ve Geliştirme” başlıklı bir dernek var, oranın başkanıyım.

Süratle harekete geçip organizasyonu tamamladım. Sn. Ferhan Ballı Belediye Başkanıydı, görüştüm ‘mutlaka katılmalısın’ dedim. O pek gönüllü değildi zorladım. “Ülkenin gündemine çıkacağız. Akılda daha çok kalması için senin de sahne alman çok yararlı olur” dedim.

Acele ile grubu tamamladım. Belediyenin tangur tungur giden çok eski bir şehiriçi otobüsü vardı. Onunla sabaha karşı yola çıktık. Yine de zamanında TRT stüdyolarına geldik.

Grup lideri, sözcüsü ve Nasreddin Hocası konumundayım. Salona alındık. Biraz sonra makyaj odasına sonra toplantı odasına alındım. Yapımcılar huzursuzdu, bir gerilim vardı. Program sunucusu Erkan Yolaç:

“Bak hocam!” dedi.

“Canlı yayında Akşehir’den falan bahsetmeyecek, il olma beklentinizi falan dile getirmeyeceksiniz. Bu kuralın dışına çıkamazsınız…”

Aniden sinirlerim tavana çıktı.

“Biz buraya konu mankeni olmak için gelmedik. 450 km yol teptik. Senin kuralın bana vız gelir. İşine gelmiyorsa geldiğimiz gibi geri dönüp gideriz.”

Tartışma bu düzeyde yürürken benim için bir sürpriz oldu, odaya B.B. Ferhan Ballı girdi. Tanıştırıldı. Benim gibi saldırgan birinin üzerine makamın sahibi gelince çok mutlu oldular!

Erkan Yolaç:

“Başkanım biz bu arkadaşla anlaşamıyoruz. Bize olur olmaz şeyler söylüyor.”

“Konunuz nedir bilmiyorum ama Akşehir adına o ne söylüyorsa doğrudur, tamamen arkasındayım” dedi.

Yelkenler suya erdi. Program iptalini göze alamadılar…

Canlı yayın başladı. Harika Avcı aramızda, Erkan Yolaç arada “Evet-Hayır” yarışması yapıyor. İzliyoruz ama bana sıra gelmiyor. Anladım ki getirmeyecek, bana sıra gelmeyecek! Ani bir kararla yerimden kalkıp sahneye daldım. Ne yapacak? Ekranı karartacak hali yok, mecburen:

“Ooo Nasreddin Hoca’mız gelmiş” demek zorunda kaldı.

Aldım sazı elime. Özel TV’ler yaygın değildi. Türkiye beni dinledi…

İşin finaline geldik, geriye döneceğiz.

Ferhan Bey yanıma geldi. “Erdoğan, biz belediye otobüsüyle döneceğiz. Sen ve ailen makam arabası ile git” dedi..

Çünkü aylar önce çok yıldızlı bir otele parasını peşin ödeyip tatil rezervasyonu yaptırmıştım. Bu program için de 2 günüm yanmıştı. 3. günden başlayıp tamamlayacaktım.

Başkan bunu biliyordu, kendisi ve ailesi “Nuhun Gemisi” ile Akşehir’e gitti, biz makam arabasıyla…

Bu yazımın çok okunmasını isterim çünkü içinde alınacak dersler vardır.