Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Ramazan Ayı'na özel tembihnameler yayınlanır, halkın Ramazan’da diğer aylara göre mutlaka daha edepli olması tembihlenirdi.

İmam ve vaizler Ramazan Ayı’nda daha dindar ve saygılı olunması gerektiğini halka vaazlarında anlatırlardı. Aksi durumda yaptırımların olacağı bildirilirdi.

1820’lerin sonunda zamanın Seraskeri yani savaş bakanı olan Hüsrev Paşa tarafından, İstanbul kadısına gönderilen tembihnamelerde, Ramazan boyunca yapılması istenilenlerden bazıları şunlardı:

“Padişahımız Ramazan Ayı münasebetiyle İstanbul camilerine daha sık çıkacaktır.
Esnaf ve halk yakası ve yenleri kırmızı renkte ve askerlere mahsus olan elbiselerden giymeyecek, kılıç takmayacaklardır.

Herkes dükkanının ve evinin önünü temiz tutacak, ortalıkta çöp ve hayvan leşi görülmeyecektir.

Konakların ve evlerin kapılarındaki çamurlar silinecek ve pencerelerin önlerinde örümcek ağları dahi olmayacaktır.

Evlerin ön cepheleri daima temiz tutulacaktır.
Padişahımız görüldüğünde bir başka yola sapılmayacaktır.
Gerek atlı ve gerek yaya, herkes Padişahın önünden edebi ile geçecektir.
Hükümdarımızla camide veya dışarıda karşılaştığınızda gözlerinizi dikerek bakmayın, bulunduğunuz yerden biraz geri çekilerek ellerinizi birleştirin ve her hangi bir işle meşgul olmayın, işinize bir müddet ara verin.

Hükümdarımızdan Cuma günlerinin dışında, Ramazan ayı boyunca herhangi bir istekte bulunmayın.”

Sokağa çıkmaları günümüze oranla kısıtlı olan kadınlar, Kadir Gecesi ve teravih namazları için sokaklarda olurlardı. Kadınlara vaaz ve hatim dinlemeleri için birkaç cami tahsis edilir, erkekler bu camilere alınmazlardı. Kadınlar çarşı pazar gibi kalabalık yerlerde bulunduklarında edepli davranmak zorundaydılar.

Ramazan’da gıda fiyatlarına narh konur, yani fiyatlar devlet tarafından belirlenir, bu fiyatların üzerinde satış yapılmaması için, görevliler devamlı kontroller yaparlardı.
Fiyatlarının yükselmemesi için itina gösterilen yiyeceklerin başında temel ihtiyaç olan ekmek ve et vardı. Ramazan’da çıkarılacak ekmeğin, simidin ve çöreğin ne şekilde ve içine neler konularak pişirileceği devlet tarafından kararlaştırılarak fırıncılara duyurulurdu. Ekmek numunesi Padişaha önceden gösterilerek, hatta tattırılarak onayı alınır ve fırıncılardan ekmeği belirlenen bu numuneye göre hazırlamaları istenir, satış fiyatı da Şaban ayının son günlerinde ilan edilirdi.


O dönemlerde en çok tüketilen et, koyun eti idi. Sığır eti lezzetli olmadığı için kullanılmaz, tavuk ise çok daha az yenirdi. Halkın Ramazan’da daha da artan et ihtiyacının karşılanması ve sıkıntı çekilmemesi için yerleşim merkezlerine Trakya’dan koyun getirirlerdi.
Ramazan Ayı’nda yenilip içileceklerin fiyatlarının artırılmasına kesinlikle müsaade edilmezdi.
Bir Ramazan Ayı’nın daha sonuna geliyoruz. Allah samimiyetle tuttuğunuz oruçlarınızı kabul eylesin…