Merkez üssü Elazığ ve Malatya illerimiz olmak üzere, bölgede meydana gelen 6.8 şiddetindeki depremde, maalesef 30'dan fazla can kaybı yaşanmış ve 22'si yoğun bakım olmak üzere, 100 civarında insanımız da hastanelerimizde tedavi altına alınmıştır.

Cenab-ı Allah daha beter afetlerden korusun, milletimizin başı sağolsun.

Devletimizin an itibariyle, her türlü destek ve yardımları bölgeye ulaştırmış olduğunu izledik ve yine halkımızın yaralarını hızla saracağından şüphemiz ve kaygımız yoktur.

Basında, televizyonda ya da sosyal medyada artık günlerce; tedbir alınmadı, biz söylemiştik hatta merkez üssünü dahi bilmiştim diyenler olacaktır..

Kimse kendini müneccim görmesin, kimse gaypten haber almıyor. Doğal afetler ben geliyorum dese de kimse ne zaman nerede ne olacağını bilemez.

Tabi ki öncelikle deprem yönetmeliğine uygun konutlar ve binalar yapmalıyız.

Son yıllarda tüm Türkiye'de tarihin en büyük kentsel dönüşümleri yapılsa da haliyle yeterli olmuyor. 82 milyonluk bir ülkede milyonlarca binanın yenilenmesi zaman alıyor.

Onlarca yıl belki yüz yıl önce yapılmış binalarda hala oturmak zorunda olan halkımız, yıkıcı depremlere karşı çaresiz ve kaderine razı olmak zorunda kalıyor.

İl ve ilçelerimizde AFAD başta olmak üzere, UMKE gibi birçok gönüllü arama ve kurtarma ekiplerimiz oluşturulmuştu. Doğal afetlerde arama ve kurtarma çalışmalarında işlerinin ehli olarak, ivedilikle hemen müdahale ettiklerine şahit olduk. AFAD birimlerinin de koordinasyonu hatasız bir şekilde işlerini yaptıklarına televizyonlardan şahit olduk.

Eskiden olduğu gibi ne devlet hizmetlerinde panikleme ne de enkaz üzerinde gezinen yetkisiz insanlar vardı.

Ancak tüm bu çalışmalardaki birlikteliğe rağmen, her zaman olduğu gibi virüs olmaya çalışan, meydana gelen afeti farklı mecralara çekmeye çalışan, basiretsiz şaklabanlara rastladık. Bölgede arama kurtarma çalışmaları devam ederken, sosyal medya provokatörleri de karaktersizliklerini sergilemeye başladılar.

Eskiye ait deprem fotoğraflarını paylaşarak, insanlara korku vermeye çalışan gafiller hakkında, İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu'dan haklarında tahkikat başlatılacağı açıklaması geldi. Bu açıklamaya rağmen bazı sahtekar kullanıcılar, tıklanma karşılığı para kazanabilmek için; “Enkazın altında kaldım, kurtarın beni" şeklinde tweet'leri paylaştılar.

Bazı dar kafalılar ise Türk-Kürt ayrımı yaparak, Elazığ'a yardım gönderilmemesi yönünde çağrılar yaptılar.

Hangi olay olursa olsun dün, bugün, yarın gerçeklere uymayan, halkı galeyana getirecek tarzda paylaşım ve söylemlerde bulunan herkes, bu milletin içindeki haindir. Türk milletinin asil olduğuna, yardımsever olduğuna, her türlü doğal afetlerde et tırnak gibi yardımlara koştuğuna bir kez daha şahit olduk.

İnsan olarak biz aklımızın, maddi gücümüzün yettiği kadar tedbir almak durumundayız. Ancak hiç bir tedbir takdirin önüne geçemeyecek ve Allah ne dilerse o yaşanacaktır. Zilzal (deprem) suresi kıyamet gününün ne kadar dehşet verici bir gün olduğunu ve o sırada nelerin meydana geleceğini anlatmış, insanların o gün için hazırlık yapmaları gerektiğini ifade etmiştir.

“Yer küre kendisine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan ne oluyor buna dediği vakit, işte o gün yer, Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberleri anlatır. O gün insanlar amellerinin karşılığını görmeleri için darmadağınık geri dönüp gelirler. Kim zerre miktarı hayır yapmışsa, onu görür. Kimde zerre miktarı şer işlemişse, onu görür.” (Zilzal: 1-8)