DOĞRUGÖZ (EĞRİGÖZ) ADININ ANLAMLARI

Akşehir’e bağlı Doğrugöz Mahallesi ilçeye 5 km mesafededir. Eğrigöz olan ismi 1980 yılından sonra Doğrugöz olarak değiştirilmiştir. Köyün olduğu yerdeki özden dolayı Eğriöz ismi verilmiştir. Zamanla bu ad Eğrigöz olmuştur. Önce bu adlardan Eğriöz’ün anlamını araştıralım.

Eğriöz kelimesi Eğri ile Öz’ün birleşmesinden oluşmuştur. Eğri, eğirmek fiilinden gelen Türkçe bir sözcüktür. Anlamı şöyledir: “1. doğru, düz ya da dikey olmayan, bir noktasında yön değiştiren, çarpıklığı olan, çarpık, iğri. 2. yay biçimini almış, eğmeçli. 3-Yatay veya düşey olmayan, bütünüyle bir yana eğilmiş bulunan, eğik, mail. 4-Yanlış. 5-Bir olayın şiddetindeki azalış ve çoğalışları gösteren çizgi. 6-Doğru olmayan (çizgi, yüzey), münhani.”

Öz, Türkçe bir kelime olup 50’den fazla anlamı vardır. Konumuz açısından ele alacak olursak; “1. Tepeler arasındaki çukur, düzlük yer, koyak. 2. Sulak, verimli yer, otlak. 3. Bağ, bahçe, bostan. 4. Yapışkan topraklı yer. 5. Su kıyısındaki yeşil yer, ova. 6. Geniş ve büyük hendek. 7. Sel sularının aktığı yerde yaptığı yarıklar. 8. Tarla, köye yakın tarla.” anlamları vardır.

Yine Divanü Lügati't-Türk’te pek çok anlamı olan öz, daha çok “iki dağ arasındaki yol, geçit veya dere”ye denmektedir. Doğrugöz, Konya - Afyon Karayolu üzerinde bulunan mahalle olup düz ve verimli bir araziye sahiptir. Mahallenin etrafı bahçelerle çevrilidir. Buradan yola çıkarsak Egriöz’ün anlamı: “Pınardan çıkan suya eğri hendek vurulan yer” demektir. Eğriöz’den dönüştürülen Eğrigöz ise yine Eğri ile Göz’ün birleşmesinden oluşmuştur. Eğrinin anlamı yukarıda verildiğinden Göz’ü tanımlarsak; Orhun Yazıtlarında köz olarak geçen Göz; “1-Görme organı. 2-(bazı deyimlerde) Görme ve bakma. 3-İyi veya kötü nitelikler, tutkular, duygular anlatan bakış. 4-Bakış, görüş. 4-Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak. 6-Delik, boşluk. 7-İçine girilen, öteberi konulan, bölümleri olan bir şeyin her bölmesi. 8-Çekme, çekmecelerin her biri. 9-Terazi kefesi. 10-Kıskançlık veya hayranlıkla bakıldığında bir şeye kötülük verdiğine inanılan uğursuzluk, nazar. 11-Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı. 12-Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri. 13-Bölüm, hane. 14-Bazı yaraların uç bölümü” anlamları vardır. Bu tanımlara göre Egrigöz: “Düz olmayan şekilde çıkan su pınarı“ demektir. 1980 yılında verilen Doğrugöz adı ise Doğru ile Göz’ün birleşmesinden oluşmuştur. Göz’ün tanımını yukarıda vermiştik. Eğri kelimesinin zıddı olan doğru, etimolojik olarak, Eski Türkçe’deki toğuru kelimesine dayanmaktadır. Anlamı ise: “bir ucundan öbür ucuna kadar yönü değişmeyen; gerçek, yalan olmayan, akla mantığa uygun; yasa, yöntem ve ahlaka bağlı, dürüst, namuslu; gerçeğe veya kurala uygun; gerçek, hakikat; iki nokta arasındaki en kısa çizgi; (zarf) yanlışsız, eksiksiz, hiçbir yöne sapmadan, dosdoğru, doğruca, karşı yönünde; yakın, yakınlarda” dır. Buradan Doğrugöz; “yönü değişmeden akan pınarın olduğu yer” demektir.

DOĞRUGÖZ’UN KISA TARİHÇESİ

Doğrugöz Akşehir’e birkaç kilometre uzaklıkta şirin bir mahalledir. Tarihten bu yana bulunduğu alan iskân yeri olarak kullanılmıştır. İskân yeri olarak kullanılmasında, çeşitli ticari yolların geçiş yolu üzerinde olması, su kaynaklarının bulunması ve verimli topraklara sahip olmasıdır. Mahallede bulunan höyüklerde Arkaik döneme ait malzemeler bulunmuştur. Bizans ve Roma dönemine ait parçalar, mahallede bulunan kimi evlerin temellerinde kullanıldığı gibi, mahallede bulunan bazı tarihi yapıların da inşaatında kullanılmıştır. Akşehir ve çevresine XII. Asırda Türk iskânı başlayınca eski höyükler üzerine köyler kurulmuştur. Yol güzergâhları üzerinde olması sebebi ile günümüzde han önü olarak adlandırılan alana yolcuların barınabilecekleri bir han kurulmuştur. Daha sonra da bu hanın önüne cami, çeşme ve hamam eklenmiştir. Buraya ilk olarak Ali adında bir Türkmen beyi han yakınlarında bulunan ve günümüzde Kargın adı verilen araziye derbentçi(yolları koruyan görevli) olarak yerleşmiştir. Ali adındaki bu Türkmen beyi 24 Oğuz boyundan biri olan Kargın boyuna mensuptur. Günümüz Doğrugöz’ünde bu oğuz boyunun ismi Kargınlık-Kargın adlı arazide yaşatılmaktadır. Bu alanda daha önce birçok su gözünün olduğu ve suların tahliyesi için araziye özler yani hendekler açıldığı mahalle sakinleri tarafından bilinmektedir. Mahalle ve etrafında Seyran Höyüğü, Hışır Höyüğü, Hacı Osman Höyüğü, Eğriöz Höyüğü ve Tomas Höyükleri bulunmaktadır.

HANÖNÜ CAMİ

Mahallenin günümüze ulaşabilen tek tarihi eseri mahalle meydanlığında bulunan Hanönü Camisidir. Derbentçi Ali bey’in köye gelip yerleşmesinden sonra, köy yakınların da bulunan Tomas ve Hışır höyüklerinde yaşayanlar buraya gelerek yerleşmişlerdir. Yerleşen nüfusun çoğalması sebebi ile 1285 yılında Türkmen beyi Ali baba önderliğinde 1285 yılında bir cami inşa edilmiştir. Günümüzde camiinin güney kısmında bulunan kitabede “Cedde dehale el-mesacidü’l imarete El zaif el müsalli el fakir el hakir Ali bin Ahmet bari sene aşere ve semane- mie” yazmaktadır. Yazılı olan bu kitabeye bakarak, cami etrafında bir imaretinde olduğu anlaşılmaktadır.

OSMANLI FETHETTİĞİNDE EĞRİGÖZ’DE KİMLER YAŞIYORDU

1466 tarihli Akşehir mufassal defteri kayıtlarına göre; Eğrigöz köyü 29 Nisan 1466 tarihinde Manastır eyaletinde oturan Vezir yazıcısı İlyas Bey’in oğlu eyalet tımarlı sipahisi Kâtip İbrahim’in mülkü idi. Bu kayıtta köyün yarısı ve kasaplık hayvan kesim yeri ile Kağurcuk Mezrası Katip İbrahim’in mülkü olmasına karar verildi. Öşr vergisinin üçte biri Sahip Medresesinin (Taş Medrese) vakfıdır ve kalanın altıda biri vakfedilmiştir ve bu kayıtla Arnavut Hamza’nın tımarına eklenmiştir. Toplam 11 haneden yekün olarak 396 Akçe alınmaktaydı. Toprak sahibi olan babasının yanında yaşarken evlenen ve bennek vergisi veren elli sekiz kişiden 464 akçe alınmaktaydı. 1466 yılında önceden düşünülmeyen masrafları karşılık olmak üzere tevzi defterleri ile 86 kişiden 860 akçe tahsil edildi. Köyde 11 dul kadın aile reisi iken babası ile birlikte yaşayan ve bekar olan 11 erkek mevcuttu. Buğday vergisi olarak 20 müdd ( bir müdd, iki avuç dolusuna eşit idi) alınan vergi 800 akçe idi. Eğrigöz Köyünün zirai mahsullerinden 13 müdd’den alınan vergi 325 akçe kadardı. Köyün bağlarından 1377 akçe vergi alınıyordu. Arı kovanlarından ise 70 akçe vergi alınıyordu. Kasabada var olan koyunlardan 150 akçe vergi alınıyordu. Köyde var olan bostan bahçelerinin sahipleri 90 akçe vergi veriyorlardı. Meyve ve sebze bahçe sahipleri ise yıllık 30 akçe veriyorlardı. Köydeki hayvan kesimhanesinden yıllık 180 akçe vergi alınıyordu. Köydeki bir fabrikadan 75 akçe vergi alınıyordu. Köyde çalışan bir değirmenden 32,5 akçe alınıyordu. Yönetici olan Divittar İlyas Bey oğlu Katip İbrahim elde ettiği toprak ürünlerinden ek vergi olarak 5 müdd karşılığında 200 akçe vermekteydi. Yine onun kahyası elde ettiği toprak ürünlerinden 2.5 müdd karşılığında 81,5 akçe vergi ödüyordu. Yukarıda adı geçen İbrahim’in mülkü olan ve Dedeoğlu İvaz’ın yaşadığı Kağırcuk Mezrasından Buğday vergisi olarak 3 müdd alınan vergi 120 akçe idi. Kağırcuk Mezrasının zirai mahsullerinden 2 müdd’den alınan vergi 50 akçe kadardı. Bütün bunlar toplandığında yekun olarak 4780 akçe tutmaktaydı. Yapılan hesap sonucu kalan 550 akçe idi. Fatih Kanunnamesine göre 4000’den yukarı geliri olan kişi kendisi ile birlikte tam teçhizatlı bir tımarlı askeri (Cebelü), genç bir uşağı (gulam) ve tam donanımlı bir çadırı sefer sırasında getirmesi mecburi idi. (Devam edecek)