“Dokuz Eylül Vapuru” toplu şiirler kitabı, Yaşar Aksoy’un 1974-2014 yılları arasında tam 40 yıllık bir dönem içinde kaleme aldığı sekiz şiir kitabının 664 sayfalık bir güldestesini oluşturmakta. Bu güldestede Yaşar Aksoy’un bir ömre sığdırdığı şiirleri yer alıyor.

Yurtseverlik bağlamında tarih ve kültürü araştıran, şehir sevgisi ve kent kültürü bağlamında gazetecilik mesleğini sürdüren Yaşar Aksoy, şiir serüvenine 1970’li yıllarda başladı. Birçok dergide ve şiir eyleminde göründü. Şiir yarışmaları ve şiir matineleri düzenledi.

1980 yılının sonunda yayınlanan ilk şiir kitabı “Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Şiirleri”, 12 Eylül öncesi kaleme aldığı kuvayı milliyeci, aydınlanmacı ve anti-emperyalist bir duyarlığı yansıttı. Anıtkabir mimari planı içinde gezinerek ulusal kurtuluşu yansıttığı ve ödül aldığı şiirleri, 1981’de “Anıtkabir Destanı” kitabında somutlaştı. Bu dönemde hem İzmir Halkevi Başkanlığı ile Hasan Tahsin’i Yaşatma Derneği Başkanlığı görevlerini yürütüyor, hem de Kemalist yönde yayın yapan Nisan 1980 çıkışlı “Kocatepe” isimli bir şiir dergisini yönetiyordu. Yaşar Aksoy’un böylece ilk şiir adımlarının yurtseverlikten kaynaklandığını belirtebiliriz.

1998’de yayınlanan “Meserret Serçesi” isimli kitabı, Kemeraltı ve Meserret Hanı özelinde yoğunlaşan İzmir sevgisi şiirlerini topluca sundu. Meserret Hanı’nda yaşayıp göçmüş “ezeli bekar ve mahzun” büyük dayısı ciltçi Altınkalem İzzet Efendi’nin hüznü kitabın omurgasını oluşturdu.

Aşkların siyahi anlamını başlı başına “siyah” kavramı içinde inceleyen “Siyah Şarkılar” kitabını, 1999’da yayınladı ve sahnede ölen Soprano Zehra Yıldız’a armağan etti.

İzmir aşkını, Pasaport Feneri’nden Kadifekale’ye kadar kent simgelerinde yaygınlaştıran şiirlerini sunduğu “İzmir Şiirleri” kitabı 2000 yılında, Alsancak’ı gezerek yazdığı şiirlerini sunduğu “Alsancak Gezisi ve Şiirleri” kitabı 2003’te, Paris ve İstanbul duyarlığını bir Orhan Veli tadında yansıttığı “Paristanbul” kitabı ise 2008’de yayınlandı.

Dünya devrim ve direniş tarihi üzerine bir belge-şiir kitabı olan “Rezistans-Direniş Şiirleri” kitabı ise 2013 yılının Şubat ayında topluma sunuldu. Haziran-Gezi olaylarına daha aylar vardı.

Yaşar Aksoy şiiri; yurtseverlik, memleket severlik, şehir severlik, aydınlanma, insan severlik, gariban yandaşlığı, hüzün, emek, aşk ve direniş temaları üzerine kurulu duyarlı, açık, sade, sıradan insanın anlayabileceği ve duygulanabileceği bir naif şiirdir.

Ünlü hekimimiz Kriton Dinçmen’in bir sözü duvarlara asılmalıdır: “Yaşantımda tanıdığım herkese teşekkür ederim.” Böyle insani, böyle yüce bir sözü kaç kişi söyleyebilir. Yaşar Aksoy da yaşantısında iz bırakmış, selam vermiş olduğu insanlara vefa borcunu, onlara şiirler yazarak ödemeye çalışmıştır. Kitapta bunun örnekleri o kadar çok ki akrostişle, doğrudan kaleme almış bunları. Şiirlerinde de söz oyunları, imgeler kullanmadan, doğrudan yazmış… 

Etki Yayınevi tarafından basılan “Dokuz Eylül Vapuru” toplu şiir kitabı, Yaşar Aksoy’un bir ömre sığdırdığı şiirlerini kapsadığı gibi, onun ısrarlı ve duyarlı yurtseverlik bildirilerini sunuyor, aynı zamanda şiirsel bir İzmir belgesi ortaya koyuyor. Zaman zaman hüzünlü ve isyankar, zaman zaman muzip bir üsluba bürünen bu şiir, şairin yaşamının belgeselidir sanki…

Hayatı boyunca Karşıyaka’dan Pasaport’a gazeteye işine giderken bindiği Dokuz Eylül Vapuru’na bir vefadır bu kitabın ismi bir bakıma… Çünkü Alaybey Tersanesi’nde kardeşi Alaybey vapuru ile birlikte imal edilip 1976 tarihinde denize indirilen ve yaşamı boyunca yalnızca İzmir’e hizmet eden Dokuz Eylül Vapuru, son seferini 3 Ocak 2013 günü yapmış ve körfezdeki o güzelim silueti ne yazık ki kaybolmuştur. İzmir’e özel mimariye sahip, ön ve arka balkonları imbata apaçık olan bu kuğu imgeli gemi, böylece artık bu kitapta yaşayacaktır…

Yaşar Aksoy, tüm gençliğinin geçtiği bu vapurun güvertesinde, salonlarında, alt kamaralarında şiirlerini karalamıştı…

Bu kitap, bir şehrin (İzmir) ve onun yazarının yaşam özeti olduğu gibi, aslında bir gemidir aynı zamanda…