Krallıklara ve diktatörlüklere karşıyım. Her ülke, kendi seçtiği görevliler tarafından yönetilmeli. İngilizlerin de, Kanada ve Avustralyalıların da; yöneticilerini kendileri seçmesi gerekir. Arap krallıkları ve şeyhlikleri de son bulmalı. Hiçbir ülkenin kaynakları ve topraklarının hepsi, bir hanedanın malı olamaz! Toplumlar kendini yönetmeli. Yalnızca krallıklar değil, demokrasiyle yönetildiği iddia edilen; fakat, başkanın babadan oğla, dededen toruna geçtiği ülkeler var. Kuzey Kore bunlardan biri!Baba diktatör ölünce, aylarca yas ilan edildi. Herkes ağlayıp çırpınarak kendini yerlere atmak zorundaydı. Yeteri kadar ağlamayanlar dövülüp ezilerek ağlatıldılar. Bazıları dayak sonucu öldü. Bu korkunç bir zulümdü.
Elbette Suriye Yönetiminin Baba Esat'tan oğluna geçmesine de karşıyım. Buna rağmen, Suriye'deki iç savaşa müdahil olarak korkunç masraflara boğulmamızı; Suriye'den başka; onu koruyan İran, Rusya ve Çin'i karşımıza almamızı, birçok vatandaş gibi ben de hiç uygun bulmuyorum. Şimdi tüm komşularımızla, ihtilaflı hale geldik.
Bir Amerikan milletvekili; "Suriye iç savaşına kendimiz karışmayıp, Türkiye'yi karıştırdığımız çok iyi oldu!" yolunda, sevincini açıklayan beyanatta bulunmuş. O sözler, "Türkiye'nin Suriye savaşına hiç karışmaması gerektiğini; fakat güçlü müttefikimizin sopa göstermesiyle katılmak zorunda kaldığımızı" kanıtlıyor. Bu görüşümü doğrulayan birçok neden var:
1-Madem ki Başbakan Davos'a bir daha gitmeyecek kadar; İsrail'e karşı öfkeli duygular hissetti... *İsrail'e karşı savaştığı halde ezilmeyen tek Arap ülkesi, Suriye idi! *Mısır, daha İsrail bugünkü gücüne ulaşmadan ona saldırdı. İsrail, Mısır ordularını perişan etti. Kahire'yi de alacaktı; dünya ayağa kalktı. Kahire'ye girmesi dış baskılarla zor engellendi. *Suriye'yi iç karışıklığa kurban etmek; en çok İsrail'in işine gelir.
2- Bizim Suriye işinde bugüne kadar harcadığımız giderler, onlarca milyar doları çoktan aşmıştır. Eğer o işe karışarak ve Haiti, Somali gibi çok uzak ve ilgisiz ülkelere yardım olarak göndererek boşa götürdüğümüz kaynaklar; ülkemizde üretici iş kolları ve işletmeler açmaya harcansaydı, her ilçemize en az ikişer fabrika kurabilirdik! Hem yüzde yirmilere doğru fırlayan işsizlik son bulurdu. Hem de ihracatımız artardı. Cari açık adlı baş belası problemimiz ortadan kalkardı.
3- Suriye aleyhine takındığımız tavır ve eylemler, bize İran, Rusya ve Çin gibi dostluğu çok gerekli ülkeleri kaybettirdi. Büyük risklere ve tehlikelere girdik.
Suriye'nin şimdiki devlet başkanı Alevi olduğu için mi, biz bu işe karıştık? Yoksa dışarıdan, bu ağır ve tehlikeli yükü üstlenmemiz için; ağır baskılar mı geldi?
Bizi bu yola itenler, şimdi kendi ülkelerindeki huzurun keyfini sürüp; ülkemizde iç savaş çıkarabilmenin yeni tuzaklarını kurmanın planlarıyla uğraşıyorlar.
Batılı azgınlar ve sömürgeciler, bizim Suriye işini üstlenmemizden ve durumu istedikleri yönde götürmek için perişan durumlara düşmemizden çok memnunlar. TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ güçsüzleştirip dayanılmaz mali yüklerin altına soktukları için; sevinçten zil takıp oynadıklarını da, hiç saklamıyorlar. Yüce Mevla bizi herhangi bir savaş belasına karışmaktan korusun!
}